Lal Masallar - Murathan Mungan

İstedim ki Cenk Hikayeleri'nin ardından aynı masalcı anlatmaya devam etsin. Uzun kış gecelerinin puslu ve soğuk karanlığında tılsımlı sözcükleriyle beni de Kaf dağının ardına taşısın Zümrüd-ü Anka'nın kanatlarında. Ve böylece Lal Masallar'ın dilsizliğine vurdum kendimi.
Murathan Mungan'ın Lal Masallar'ı ilk kez Remzi Kitabevi tarafından 1989 yılında yayımlanmış. Benim elimdeki Metis Yayınevi tarafından 2009 yılında yayımlanmış olan on ikinci basım. Kitap kapağındaki resim Mustafa Ata tarafından bu kitap için özel olarak yapılmış ki bence kitabın içindeki öykülere çok yakışmış.
Üç öykü var kitabın içinde, üçü de aynı masalı anlatıyor lakin her birinin hikayesi farklı. Öykülerin dili ve iklimlerinin yanında "lal olmaları" ortak özellikleri. Yine geçmiş zamanın izini sürüyor yazar, yurt edindiğimiz topraklarda, bilmediğimiz destansı hikayeler anlatıyor. Eski ve yeni sözcükleri bir arada kullanarak, betimlemelerde mecaza fazla yer vermeden büyülü bir atmosfer yaratmış öykülerde. Okurken denizin sesini, ormanın buğusunu, neyin sızısını hissedebiliyor insan. Öyküler iki ana karakter üzerine kurulmuş, her paragrafta onların izini sürüyor, peşlerinden gidiyorsunuz.

İlk öyküde Azer ile Yadigar'ın aşklarını dinliyoruz ses veren uçurumdan. Birbirini kaybetmemek için soluk soluğa töreden kaçan aşkı izliyoruz. Uzakta bir yörük çadırında, obadan geriye kalan yaşlı kadın diyor ki:
"Haklısın o uçurumun sesi kulakla duyulmaz. Yürekle duyulur. Nasıl ki gözler sade bir kez görür, ondan gayrı hep yürek görürse, işte o misal sade yürek duyar. Aslında her uçurum konuşur kızım, her uçurum..."
...
"Her yürek ses veren bir uçurumdur zaten. Belki kendi yüreğine dayanır kulağın. Duyarsan eğer, sahiden duyarsan, bundan sonra daha iyi olursun. Kendi hayatına ermiş olursun. Lakin herkes kendi uçurumunu yüreğinde taşır kızım."

İkinci öykü Muradhan ile Selvihan'ın aşkını anlatıyor. Bir Billur Köşk Hikayesi, diğer ismi de. Aşk için kendilerinden geçen iki fidan boylu var bu kez sayfalarımızda. Kendi gönüllerini aşsalar da karşılarına dikilen dağlar var. Bu kez Muradhan'ın lal dili anlatıyor sevdayı:
"Hepsinden de ulu olsa sevdam, Ferhat kadar güçlü değilim, dağları delemem senin için, gürzüm yumruğumda değil, yüreğimdedir. Ve de yüreğim kendi dağını delmektedir."
"Mecnun kadar engin değilim. Çölleri, serapları sığdıramam yüreğimin ıssızına. Diyar diyar dolaşıp seni aramak istemem. Benim gurbetim ve diyarlarım yüreğimdedir."
"Kerem kadar abdal değilim, seni türkülerde arayıp bulmak istemem. Lal dilimi yetiremem türkülere, benim türkülerim yüreğimde uğuldar."
...
"Her üçü de sevdalarını unutana dek sevmişlerdir. Oysa ben unutmak istemem. Seni unutup da serapları, suretleri, türküleri sevmek istemem. Ben seni sevmek isterim. Olduğun gibi seni. Görerek, işiterek, dokunarak, birlikte yaşayarak sevmek isterim."

Son öykü ise Osmanlı Sarayından bir efsane... Padişah II. Mehmet'in ölümüyle tahta çıkacak olan şehzadenin saraya çağrılması sırasında Sadrazam ile lal ulak arasında ikisinin de bilmediği bir dostluğu anlatıyor. Fatih'in ölümünü ve Cem Sultan'ın hikayesini onlardan dinliyoruz; kah padişahın otağında, kah sarayın karanlık koridorlarında, kah Anadolu bozkırında dört nala giden atın sırtında. Ve ulak şöyle söylüyor:
"Koynumda mektubunuzu taşıyorum. Bana emanet edilmiş bir kalp gibi taşıyorum. Atımın rüzgarında yol alırken konuşuyorum sizinle. Yol arkadaşlığı yapıyorsunuz bana. Hız veriyorsunuz, cesaret veriyorsunuz.
...
Doğan, zalimlerin kuşudur. Avcı ve cellat bir kuştur. Mektup taşıyan posta güvercinlerini gökyüzünde avlayıp parçalamak için özel olarak eğitilir. Öteden beri doğan, güvercinleri ve ulakları korkutur."

Ne yazık ki lal olmuş sevdalara, dostluklara ses vermiş bu öyküler. Öyküden çok birer masal olmuşlar.
"masal inanmayan gerçeğe inanır mı?"

Yorumlar

  1. Şiir dilli masallar hatırlıyorum o kitaptan, yüzümde bir gülümseme. Yeniden bakmalı yarın.
    İlkin şiirleriyle sevmiştim Murathan Mungan'ı. Zaman geçip, okuduklarım biriktikçe şiirin, öykünün, masalın birleştiği tüm cümlelerini sever oldum.
    sevgimle

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güneş, Kum, Deniz ve Kitap

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Hangi Şehir Hangi Hikaye