Yokuşun İki Yanı


Günceden 56/,,,

İnce uzun bir yokuş, parke taşların köşeleri iyice yenmiş, üst kenarları yosun tutmuş. Yokuşun ortasında bir erguvan, dalları deniz görür. Aşağıda iki başta iki salkım söğüt, yerlere dek eğmiş dallarını. Sabahları deniz tüter, pus olur üstü. Uzaktan vapur düdükleri duyulur. İki mahallenin arasında, hangisine ait, hangisinden yana…
Yokuşun bir yanında az katlı, bahçeli, balkonlarından begonvillerin sarktığı, pencerelerinde kimsenin görünmediği, sessiz zenginlerin evleri. Çocuklar sokakta oynamaz, toza bulanmaz, düşmez, dizleri sıyrılmaz. Erkekler büyük siyah arabalarla gelip giderler işlerine, kadınların da büyük kırmızı, mavi, beyaz arabaları vardır. Hepsi de siyah camlı gözlüklerin ardına saklar bakışlarını. Başları sokağın diğer tarafına doğru dönmez, oradan gelen sesleri duymazlar, kopan cümbüşe aldırmazlar. O taraf boş, bomboş, sahipsiz.
Diğer yanda ise her türlü sesin dışarı aktığı, boşalmış yağ tenekelerinde, yoğurt kaplarında rengârenk sardunyaların boy verdiği, balkonlarında çamaşırların güneşe serildiği, gecekondudan bozma birbirine yaslanmış yığma apartmanlar. Gidecek bir işi olmayan adamlar binaların dışarı taşmış balkonlarından karşı mahalleyi seyre dalar, eli ekmek tutanlar bedenlerinde hiç dinmemiş bir yorgunlukla başlar güne, kadınlar temizliğe gider, çocuklar yaka paça birbirine karışmış formalarıyla okula yetişirler, ellerinde ekmek arası birkaç zeytin. Kapkara nazarlarını sakınmazlar kimseden, güneşe aşina yüzlerinde yaşamlarının izi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güneş, Kum, Deniz ve Kitap

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Hangi Şehir Hangi Hikaye