DANTE GİBİ ORTASINDA MIYIZ ÖMRÜMÜZÜN*
İnsan
yaşamın bir döneminde geriye dönüp bakma, hayatı, geçmişi sorgulama gereği duyar.
Yaptığı hatalar, vazgeçtikleri, vazgeçemedikleri, başarıları, başarısızlıkları
bir bir sıraya girip gözünün önünden geçer. Bu hesaplaşma yaşamın günlük
rutinlerinden, sorunlarından çok daha derin bir temele dayanır aslında; hayatın
kendisine. O hayatın içinde insanın nasıl var olduğuyla ilgili bir sorgudur bu.
Başkalarının biçimlendirmesiyle gelinen yaştan sonra kendi olabilme çabasıdır.
Danta
Alighieri 1307-1321 yılları arasında yazdığı İlahi Komedya’nın başlangıç dizesinde okuru bu varoluş
sorgulamasının içine çeker.
Yaşam yolumuzun ortasında
Karanlık bir ormanda buldum
kendimi,
çünkü doğru yol bitmişti.(1)
Papa’nın
jübile yılı ilan ettiği 1300 Paskalyasında 7 Nisan Perşembeyi 8 Nisan Cumaya
bağlayan gece, tam da insan ömrünün ortası kabul ettiği otuz beş yaşında,
ahlaki değerlerin olmadığı, günahkâr bir ortamda yolunu şaşırmıştır.
Eserin
en önemli motifi rüyadır. Dante Alighieri’den önce Homeros, Vergilius,
Muhyiddin ibn Arabî, Ârdâvirâf gibi yazar, düşünür, din adamları da uykularında
çıktıkları metafizik yolculuğu anlatan eserler kaleme almışlardır.
Oraya nasıl girdiğimi bilemeyeceğim,
Öyle uykum gelmişti ki,
Doğru yolu bırakıp gittiğimde.(2)
Dante,
Cehennem yolculuğunda 112 ünlü kişiyle
karşılaşır. Kimler yoktur ki Cehennem
katlarında; filozoflar, şairler, politikacılar, din adamları, kraliçeler, ünlü
kadınlar, papalar, kardinaller, imparatorlar. Böylelikle günahları eylemler
üzerinden değil de kişilerin yaşamdaki seçimleri üzerinden anlatır.
Dante’ye
Cehennem ve Araf’ta, insan aklını simgeleyen ozan Vergilius rehberlik eder. Gün
ağarırken bir tepenin eteğinde karşılaştığı Vergilius, kötülüklerden
arınabilmesi, içinde bulunduğu karanlık ormandan çıkabilmesi için Dante’yi
öteki dünyayı görmeye çağırır.
İyiliğin için peşimden gel, izle
beni,
rehberin olacağım, buradan alıp,
öncesi
sonrası olmayan bir yere
götüreceğim seni,
Umutsuz çığlıklar işiteceksin;
acıdan kıvranan eski ruhlar
göreceksin
ikinci ölümlerine bağırırken;(3)
Dante,
“ustam” dediği Vergilius’un rehberliğinde 9 Nisan 1300 Cumartesi gecesi sona
erecek yolculuğa razı olur. 10 Nisan Pazar günü birlikte Araf’a ulaşırlar.
İlahi Komedya’da
karşımıza çıkan şeytan karanlık, soğuk, pis koku, kan, irin, insan dışkısı,
Yunan mitolojisinde kötülükleri ve acımasızlıklarıyla tanınan dev canavarlar,
yırtıcı hayvanlar, haşeratla dolu Cehennem
çukurunun dibinde, hem acı çekmekte hem de günahkâr ruhlara işkence etmekte
olan Lucifer’dir. Baş şeytan Lucifer’in gökten düşerek açtığı çukur olan Cehennem’in girişi Kudüs’ün altına
rastlar. Dünyanın doruk noktası Güney Kutbu, tabanı ise Kuzey Kutbu’dur. Kuzey
yarı kürenin ortasında İsa’nın yaşamış olduğu Kudüs kenti vardır. Güney yarı
kürenin ortasındaki adanın üstünde de, Cehennem
çukuru açılırken çıkan toprağın oluşturduğu Araf dağı bulunur.
Cehennem,
dibine doğru inildikçe daralan, iç içe dokuz daireden oluşan bir çukurdur. Her
dairede farklı günahların cezası çekilir. Birinci dairede iyi ve dürüst
oldukları halde Araf ya da Cennet’e gidemeyen ve kendilerine eziyet
edilmeyen ruhlar vardır. Cehennem’de
olmalarının nedeni Hıristiyanlıktan önce dünyaya gelmiş olduklarından vaftiz
edilmeden ölmeleridir. Vergilius, Homeros, Horatius, Ovidus, Lucanus, Elektra,
Hippokrates, Aristoteles gibi pek çok isimle birlikte Müslüman olmasına rağmen
insanlığa hizmetleri nedeniyle Salahaddin Eyyubî, İbni Sina, İbni Rüşt de Limbus
adındaki bu dairededir.
Cehennem’de
cezayı veren Tanrı değildir. İnsanlar yaşarken yaptıkları yanlış seçimlerin
sonucu olarak, cezalarını da kendileri belirlemişlerdir. Cezanın ağırlığı da
işlenen günahla orantılı olarak artmaktadır.
Benden önce her şey sonsuzdu;
sonsuza dek süreceğim ben de.
İçeri girenler, dışarıda bırakın
her umudu.(4)
Dante,
rehberi Vergilius’la birlikte Cehennem’in
kapısına geldiğinde bu sözlerle karşılaşınca cesaretini yitirir. Cehennem’den önce yaratılan her şey
sonsuza kadar sürecektir. Şeytanın yeryüzüne düşmesiyle ortaya çıkan Cehennem de sonsuzluğa taliptir fakat
kurtuluş umudunun da tükendiği yerdir.
Metindeki
bir başka motif de dinsel ve kültürel açıdan pek çok simgesel anlamı olan yedi
sayısıdır. Gökyüzü yedi kattır, insanın yedi çakrası vardır, Büyükayı yedi
yıldızlıdır, müzikte yedi temel nota vardır, Hz. Süleyman’ın tapınağına yedi
basamakla çıkılır, Nuh’un gemiden uçurduğu güvercin yedi gün sonra döner, yedi
kollu şamdan, yedi rahip, yedi kase, yedi kilise, Tanrı’nın evreni yedi günde
yaratması gibi pek çok örnek verilebilir. Ayrıca Tevrat ve İncil metinlerinde
de sıklıkla kullanılan yedi rakamı eserde iki kez karşımıza çıkar. Dante, öte
dünyaya yaptığı bu yolculuğu yedi günde tamamlar ve Araf’ın kapısında bekleyen
melek alnına kılıçla yedi kez P harfi çizer. P, peccatum (günah) kelimesinin
ilk harfidir ve burada yedi ölümcül günahı simgelemektedir.
O, kılıcının ucuyla alnıma yedi P
çizdi,
“İçeri girince bu yaraları
temizlemeyi
Sakın unutma” dedi.(5)
Cehennem
yolculuğuna başlarken geçtikleri Akheron ırmağı Homeros ve Vergilius’un da
eserlerinde adı geçen acılar ırmağıdır. Irmağın kenarında, kendilerini ait
oldukları Cehennem dairesine
götürecek olan kayığı bekleyen günahkâr ruhlarla karşılaşırlar. Cehennem’de bulunan Akheron, Styks,
Phlegeton adındaki bütün ırmakların kaynağı günahkârların gözyaşlarıdır.
İlahi Komedya,
ırmak ve geçit; karanlık ve ışık; ateş ve buz; usta ve öğrenci; ulaşılamayan
aşka ağıt, yolculuğun bir rehber eşliğinde tamamlanması ve daha pek çok motifle
dokunmuştur.
Cehennem’den
çıkmadan önce Vergilius ile Dante kötülüklerin simgesi Lucifer’i yarı beline dek buzlara gömülü olarak görürler. Araf’ta da Dante’ye rehberlik eden
Vergilius Cennet’e çıkması yasak
olduğu için onu Beatrice’ye teslim eder. Dante, ilk kez dokuz yaşında görüp âşık
olduğu, ikinci kez on sekiz yaşındayken gördüğü, buna rağmen yaşamı boyunca
melankolik bir aşkla bağlı kaldığı ancak hiç birlikte olmadığı Beatrice ile Cennet’i gezer. Onuncu daireye
geldiğinde Beatrice’den ayrılır ve Tanrı’yı seyrederken kendisine Aziz Bernard
eşlik eder. Bu yolculuğun sonunda Dante gerçek bilgiye ulaşmış, arınmış, doğru
yolu bulmuş olarak uyanır.
Kendi
içinde yaşadığı karmaşadan yola çıkarak kendine ve insanlara doğru yolu
göstermek için yazdığı eserde Dante, iyiliği ve kötülüğü, cezayı ve ödülü karşı
karşıya getirir. Korkunç karanlığın karşısına Araf’ta tüm gölgelerinden arınan, pırıl pırıl parlayan saf ışık
çıkar. Ahlak kurallarına uyan, kendini geliştiren insan hayattayken ulaşacağı
mutluluğu, Tanrı’nın kurallarına uyarak ölümden sonraki sonsuz yaşamla da
taçlandıracaktır. İlahi komedya
mitoloji, tarih, kutsal metinlerle beslenen, aritmetik örüntülü, tarihten
felsefeye, dinbilimden geometriye uzanan içeriğiyle ansiklopedi özelliği
taşıyan ve imkânsız aşkın dile getirildiği uzun bir yolculuktur.
İnsan
varoluşun başlangıcından bu yana iyiye olduğu kadar kötü ruhlara da inanır. Yaklaşık
3500 yıl önce Pers uygarlığının hüküm sürdüğü, bugünün İran, Irak, Suriye
topraklarını da içine alan Ortadoğu coğrafyasında tanıştı kötü ruhlarla. Pek
çok tanrıya inanılan bu topraklarda Zerdüşt ikiye indirgedi tanrıları: İyi,
Ahura Mazda ve kötü, Ehrimen. Bu ikili inanç sistemi kendisinden sonra gelen
inanç sistemlerini de etkiledi, “acımasız şeytan” kavramı Musevi metinlerinde
yer aldı. Çok tanrılı Antik Yunan kültüründe ise siyah yüzlü, siyah sakallı,
abanozdan yapılmış bir tahtta oturan, elinde iki uçlu çatal tutan Hades
ölülerin tanrısıydı ve yeraltı dünyasını yönetirdi. İnsanların ölümden sonra
mutluluğun olduğu yere mi yoksa ıstırabın olduğu yere mi gideceğine o karar
verirdi. Şeytanın kendilerini zengin edeceğine inanmalarına yol açan şey,
Hades’in aynı zamanda yeraltının tüm bereket ve zenginliğine sahip olması olabilir
mi?
Adı
her ne ise Ehrimen, Hades, Diablo, Mefisto, Lucifer, İblis, Şeytan ya da başka
bir kelime… Tüm masumiyetiyle dünyaya gelen insanı yoldan çeviren bir varlık
mı, yoksa içimizde saklı gizli bir düşman mı? İster içimizde isterse bizden
ötede bir varlık olsun şeytan, kandırılmaya dünden razı insanın
merhametsizliğini, ahlaksızlığını, doyumsuzluğunu sırtlanan bir günah
keçisinden başka ne olabilir ki. Dante de Homeros’tan başlayarak insanlığın kadim
bilgisini içine alan düşsel yolculuğunda aynı şeyi söylüyor bize. 13. ve 14.
yüzyılların toplumunu ve insanların düşüncelerini büyük bir ustalıkla
betimlerken yedi yüz yıl öncesinden bugünü hatta (maalesef) yarını da
resmediyor. İşte binlerce yıldan beri insan iyi ve kötünün savaş alanı olan
dünya üzerinde yerini belirlemeye ve tarafını seçmeye çabalıyor.
*Cahit
Sıtkı Tarancı, Otuz Beş Yaş şiirine saygıyla
(1),
(2),(3),(4),(5) – a.g.e
**Bu yazı Gamlı Baykuş Dergisi 2.sayısında yayımlanmıştır.
Yararlanılan
Kaynaklar:
-
İlahi Komedya, Dante Alighieri /Oğlak
Yayınları, Çev:Rekin Teksoy
-
Amerika Dersleri, Italo Calvino /YKY,
Çev:Kemal Atakay
-
Edebiyata Dair, Umberto Eco /Can
Yayınları, Çev:Betül Parlak
-
Dante ve Boccaccio’nun İnsana ve Aşka
Bakışı, Arş. Gör. Zeynep Çetin /Marmara İletişim Dergisi, Sayı:7,1994
-
Dante Alighieri – Yaşamı ve Eserleri,
Ömer Korkmaz / Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler
Ens. Dergisi, Cilt 3, Sayı:2, 2001
-
Edebi Metinlerde Cehennem Tasvirlerinin
Karşılaştırılması, Yrd. Doç. Dr. Ayşe Çelebioğlu /Atatürk Üniversitesi Güzel
Sanatlar Ens. Dergisi, Sayı:32,2014
Yorumlar
Yorum Gönder