İlk Kesik



İncecik kesikten sızan kan görünmesin diye üzerimdeki mavi hırkanın iliğine bastırıp duruyordum başparmağımı. Canımın acısını hatırlıyorum, kaç yaşında olduğumu anımsamıyorum. Ama "acı"nın belleğimde bıraktığı ilk izdir o anı.

Babam tıraş olurken izlemeyi severdim. Aynanın önüne geçer, tıraş takımlarını düzgünce rafa dizerdi. İki yanağına ve çenesine fındık büyüklüğünde tıraş macunu sürer, ıslattığı fırçasını yüzünde dolaştırdıkça simsiyah sakalları beyaz bir bulutun arkasına saklanıp kaybolurlardı. Tıraş bıçağını yüzünde gezdirmeye başladığında aynadan bana bakıp göz kırpardı. Bu, o köpüklerin ardından yumuşacık yanaklarıyla mis kokulu babamın çıkacağının, beni kucaklayıp öpeceğinin işaretiydi. Bilirdim.

Yüzünde gezdirdiği ve tıraş olur olmaz ortadan kaldırdığı o şeyin kapkara sakalları nasıl ortadan kaldırdığını öğrenmek için yanıp tutuşuyordum. Benim için sihirli bir aletti. Babamsa nasıl bir "meraklı mercimek" olduğumu gayet iyi bildiğinden tıraş takımını asla ortada bırakmazdı. Ama o sabah geç uyanmış, apar topar hazırlanıp öyle bir aceleyle evden çıkmıştı ki unutmuştu işte.

Ben de bilmiyordum. Kahvaltımı yapıp da henüz tamamlanmamış süt dişlerimi fırçalamak için lavabonun önüne geldiğimde çapkın bir ışıltıydı ilk gözüme ilişen. Alçak taburenin üzerine çıkıp aynanın önündeki rafta unutulanlara bakmamaya çalışarak dişlerimi fırçaladım. Ama ışıltısıyla gözümü alıyordu. Ağzımı çalkalayıp diş fırçamı bardağın içine bırakırken metalik bir sesle sordu, "korkuyor musun?"

Hayır, korkmuyordum. O küçücük şeyden değil ama babamın kızmasından korkabilirdim. Belki de anlamazdı, bu riski göze alabileceğimi düşündüm. Uzanıp sapından dikkatle tutarak elime aldım. Babamın sakallarını yok eden, o pırıl pırıl parlayan kalın çizgi olmalıydı. Çok güzel görünüyordu; parlak, pürüzsüz, ışıl ışıl... Sol başparmağımı hafifçe üzerinde gezdirdim.

O an... Anımsadığım ilk kesik, ilk yaram, ilk acım.

Küçücük parmağımın derisi iyice kesilmişti, kan sızıyordu. Çok acıyordu ama ürkütmüyordu beni yaram. Delilleri ortadan kaldırıp yaramı kendim sağaltmaya karar vermiştim. Kan duruncaya kadar parmağımı mavi hırkamın iliğinden geçirip sımsıkı bastırdım. Sızladıkça kimseye belli etmeksizin ağzıma alıp emdim yaramı kedi gibi.

Geçti... Yalnızca izi, anısı kaldı belleğimde; bir de kendi kendimi iyileştirmeye alıştım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güneş, Kum, Deniz ve Kitap

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Hangi Şehir Hangi Hikaye