Kayıtlar

distopya etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ne Hissediyorum Ne Düşünüyorum

Resim
  Dün son yirmi yılın en önemli seçimi vardı. Oldukça çekişmeli, renkli, zaman zaman şiddete dayalı seçim döneminden sonra geldiğimiz noktada nihayet bir değişimin olacağına çok inanmıştık. Gençler ve kadınlar değiştirecekti bu yorgun, yılgın, yozlaşmış sistemi. Akşam olduğunda sevinmeye hazır geçtik ekranların başına ve ilk birkaç saatin sonunda izlemekle izlememek, ağlamakla öfkelenmek arasında gidip geldik. Televizyon kanallarına kafa tuttuk, sosyal medyayı topa tuttuk ama sonucu değiştiremeyeceğimizi zaten biliyorduk. Ne umdum ne buldum, ne hissediyorum ne düşünüyorum? Bugün oturup kalkıp bu soruları soruyorum kendime. Mesaj gruplarını, sosyal medyayı, siyasetçilerin söylediklerini, fikirlerini önemsediğim kişilerin düşüncelerini okuyorum, dinliyorum. Bana gelen mesajlara yanıt veriyorum.  Sonunda kendimle dertleşir gibi buraya yazmaya karar verdim.  Yirmi bir yıl önce iktidara gelenler sistematik olarak ülkemizin değerlerini, ilkelerini, maddi ve manevi varlıklarını ...

Gergedan'da Yeni Dönem: Gözyaşları Gereklidir

Resim
Gergedan'da "Dünya Edebiyatı" ile buluşmaya devam ediyoruz. 4 Şubat'ta başlayacak yeni dönem programımızın ismi/konusu: Gözyaşları Gereklidir Fatma Burçak ile distopyanın karanlık sularında dolaştıktan sonra Fransız Edebiyatının varoluşçu yazarlarından varlığın anlamına ve özgürlüğe mahkûm olan insana dair hikâyeler konuşulacak. Sekiz hafta sürecek programda aşağıdaki kitaplar okunacaktır. 04 Şubat 2019 Pazartesi   Cesur Yeni Dünya, Aldous Huxley 11 Şubat 2019 Pazartesi   1984, George Orwell 18 Şubat 2019 Pazartesi   Fahrenheit 451, Ray Bradbury 25 Şubat 2019 Pazartesi   Karanlığın Sol Eli, Ursula K. Leguın 04 Mart 2019 Pazartesi    Varoluşçuluk           üzerine birkaç söz 11 Mart 2019 Pazartesi    Duvar, Jean-Paul Sartre 18 Mart 2019 Pazartesi    Veba, Albert Camus 25 Mart 2019 Pazartesi    Moskova'da Yanlış Anlama, Simone de Beauvoir Unutmayı...

Okudum: Körlük

Resim
Körlük by José Saramago My rating: 5 of 5 stars José Saramago okumayı en sevdiğim yazarlardan biri. Söylemek istediği şeyleri öyle güzel simgeleştiriyor ki okuma süreci neredeyse bir sürek avına dönüşüyor. Körlük yazarın en bilinen, üzerinde en çok konuşulan eseri. Bu payeyi de hak ediyor. Kırmızı ışıkta bekleyen bir sürücünün aniden kör olmasıyla başlayan körlük bir salgın halinde yayılır. Herkes büyük bir korkuyla sıranın ne zaman kendisine geleceğini beklemektedir. Sonunda herkes kör olduğunda tek gören göz bir kadındır. Saramago evrensel bir sorunu görebilmemiz için "Körlük" ü yaratır. Hikayede kahramanların isimleri, ırkları, milliyetleri, olayın geçtiği şehir belli değildir. Hepsi isimsizdir, hepsi kördür. İçinde yaşadığımız modern çağın, toplumsal hiyerarşinin, önyargılarımızın, alt üst olmuş değerlerimizin sorgulamasıdır okuduğumuz. "Ölümsüz değiliz, ölümden kaçamayız ama hiç olmazsa kör olmaktan kaçınmalıyız" Kendi adıma romanı ve Saramago'nun söyl...

Okudum: Çukur

Resim
Çukur by Andrei Platonov My rating: 4 of 5 stars Klasik roman kurgusunun çok dışında okuması oldukça meşakkatli ama okudukça zevk veren bir metin Çukur . Okumadan önce Platonov ve yazını hakkında biraz araştırma yapmak romanın içine girebilmek için yerinde olur, diye düşünüyorum. Metaforik olmasa bile simgeleştirilmiş kavramlarla oluşturulmuş bu metin kitaba adını veren çukurun etrafında dönüyor. Proletaryanın birlikte yaşayacağı çok büyük bir binanın temel çukurunu kazan işçiler, planı yapan mühendis, kimsesiz bir kız çocuğu ve yolu o çukura düşen Voşov... Her biri için başka anlamlar ifade ediyor çukur. Her biri o çukurun anlamını, üzerine inşa edilecek binanın getireceği mutluluğu düşünüyor. Kahramanımız ise bütün bunların içinde hayatın anlamını ve mutluluğun ne olduğunu arıyor. View all my reviews

Okudum: Demir Ökçe

Resim
Demir Ökçe by Jack London My rating: 4 of 5 stars Demir Ökçe 1908 yılında yayımlandığında çağının önünde bir distopya olarak edebiyat tarihinde yerini bulmuş bir eser. London kuramcı olmamasına rağmen büyük bir öngörüyle, faşizmin ve ona hizmet eden kapitalist düzenin ayak seslerini duymuştu. Yazarın kurguladığı üç yüzyıllık Demir Ökçe dönemi ve özellikle anlatılan yirmi yılı neredeyse bugünün dünyasını bile daha iyi anlamamızı sağlayacak özellikte. Yazar bir taraftan kapitalizmin nasıl işlediğini, sisteme muhalefet edenlerin nasıl ezildiğini gözler önüne sererken, diğer taraftan da ABD’de oligarşik bir tiranlığın nasıl yükseldiğini anlatıyor. Elbette yazdığı eserde sosyalist görüşlerini de net biçimde ifade ediyor. Bugünlerde okumak daha ilginç ve anlamlı olabilir. View all my reviews