Okumak ya da Okumamak: "Kayıp Zamanın İzinde"

2019 yılı bahar aylarında Gergedan Atölye'de son toplantılarımızı yaparken bir Proust dalgası dolaşmıştı odanın içinde. Dalgayı başlatan atölyemizin müdavimlerinden Canan Hanım'dı. Okur muyuz, okumaz mıyız diye düşünürken o dalgaya kapılıp "Evet," demiş buldum kendimi. O yaz Proust okumakla geçti. Benim için Proust okumak sadece Kayıp Zamanın İzinde 'yi okumakla biten bir iş değil. Anlatmak üzere okuduğum her kitabın ve yazarın çevresinde onlarca kez dönüp iç içe geçen bir sürü okuma çemberi çizdiğimi söylersem abartmış olmam. Başta Mehmet Rifat'ın yazdıkları olmak üzere o büyük romana geçmeden o kadar çok şey okudum ki neredeyse kitabın hangi cildinde ne var, nasıl anlatıyor, metnin içinde nelerle karşılaşacağım, hepsini biliyordum. Oysa romanı okumaya başladığımda pek de düşündüğüm gibi olmadı. Anladım ki yazarın sunduğu evren benim düşündüğümden çok daha katmanlıydı. 2019 Ekim'inde Gergedan Kitabevi'nin arka odasında yirmi kişilik bir yolculuktu Ka...