Kayıtlar

öykü etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tahtaboşa Gelen Kuşlar

Resim
Bu kez kendimle ilgili bir yazı yazıyorum. 2021'i kendim için bile sürpriz bir haberle bitirdim ve her şeye rağmen 2022'ye heyecanla başlıyorum. Okurunu bulmasını yürekten dilediğim öykü kitabım 29 Aralık'tan itibaren sevgili okurun ellerine emanet. Uzun yoldan geldi öykülerim, benimle de içinden geçip geldikleri zamanla da mücadele edip durdular. Kazananlar yüz sayfanın içine sığdırdılar kendilerini. Yayınevim Edebiyatist'e, kapak çizeri Zeynep Tuba Çakır'ın, kapak tasarımını yapan Gülşah Korkmazoğlu'nun ve her konuda fikirleriye destek olan sevgili Bahar Yaka'nın katkıları ve emeklerine çok teşekkür ederim.  Öykülerimin ilk okuru ve editörüm olan Neslihan Önderoğlu'nun desteği çok kıymetliydi.  O zaman bu sayfayı da Neslihan'ın elinden çıkmış olan arka kapak yazısına bırakmak doğru olur: Fatma Burçak edebiyatın içinden bir isim. Yıllardır sadece okuyup, yorumlamakla kalmadı, birikimini derlediği kitaplar ve atölyeler yoluyla başka okurlara, çocuk k...

“Yalnızlık Dünyayı Doldurmuş.”

Resim
İstanbul deyince zihnimize pek çok imge üşüşür ki Adalar da bunların içinde en mavisi, en yosun kokulusu ve en çok hikâye yüklü olanıdır. Prens Adaları’nın en büyük üçüncüsü Burgaz, Heybeli ile Kınalı’nın arasında, bize Hişt! Hişt! diye seslenen Sait Faik’in evi ve adasıdır.  Yalnız Burgaz değil İstanbul da bir kent olarak yazarın ömrünü geçirip içinde adım adım dolandığı, özlediği, yaşadığı ve yazdığı şehirdir. Kentsel özelliklerinin yanında tarihi, doğası ve insanıyla nefes alıp veren vazgeçilmez bir dost hatta bazen sevgili olur çıkar. Eserlerinde izlenimlerinden, tanıklıklarından, deneyimlerinden, anılarından yararlanmıştır. Bugünkü kadarını tahmin edebilir miydi emin değilim ama o kentin kalabalığını sever çünkü İstanbul içinde insan olmazsa cansız bir varlıktan, güzel ama ölü manzaradan başka bir şey değildir. Sait Faik’in hayatı da eserleri üzerinden okunabilir; öykülerindeki kişilerde, mekânlarda, kentlerde, olaylarda her zaman geçmişinden izler bulmak mümkündür.  İlk...

Bir Fasit Daire ya da Islak Oğlan Hikâyesi

Resim
En son çıkan öyküler toplamı Metal Hayatlar ile son günlerde sıkça adını andığımız Berna Durmaz'ın benim için en sevgili kitabı Bir Fasit Daire . Tüm öykülerini severek okumama rağmen bu kitaptaki öyküler, dil, bütünlük ve metnin içine gizlenen çingene mitolojisiyle beni büyülüyor. Kökeni Mısır'a ve Ön Asya'ya dayanan, altı bin yıllık bir geleneği olan Kakava Şenlikleri her yıl 6 Mayıs'ı izleyen üç gün boyunca tekrarlanan törenlerle canlandırılır. Söylencenin iki biçimi var: Eski Mısır'da Tanrı-Kral Firavun döneminde zulme uğrayan Kopt halkı Musa'dan aldıkları cesaretle Mısır'dan kaçar. Ancak grubun gerisinde kaldıklarını fark etmezler. Kızıldeniz Hz.Musa ile beraberindekiler karşıya geçtikten sonra kapanınca Kopt halkı da liderleri Baba Fingo ile sulara gömülür. ya da... Musa'nın peşine düşen Firavun ordusunun içinde zulüm gören Koptlar'dan bir grup da vardır. Firavun, Musa'yı yakalama şartıyla onları rahat bırakacağına söz vermiştir, ö...

Kimin Hikâyesidir Anlatılan?

Resim
Bahar kapıyı çalıp mimozalar etrafı sarıya bürüdüğünde ada seferleri de hızlanır. Ben de her bahar yolumu adalara düşürenlerdenim. Hepsini ayrı severim de Burgaz Ada'nın yeri bir başkadır okur yazar takımı için. Burgaz Ada demek Sait Faik demektir; kuşlar, balıklar,balıkçılar, deniz, güneş, rüzgâr demektir; bin öykü, bin bir kelime, bir sızı, İstanbul demektir. Sait Faik Abasıyanık tutkun olduğu yazma işine hayatı boyunca üç kez ara verir: İlkin babasının ölümü, ikinci olarak Medarı Maişet Motoru 'nun toplatılması ve son olarak hastalanması... Toplatılmasıyla yazarını yazmaya küstürecek kadar önem taşıyan Medarı Maişet Motoru 'nun hikâyesi nedir peki? *** Bu yazı romanın özeti değildir ya da konusu hakkında okuyana pek fikir vermeyebilir ki buna özellikle dikkat edilmiştir. Belki bu romanı okumaya özendirebilir  ya da okuduysanız biraz daha derinden bakmaya yarayabilir.*** Öyküleriyle insanı ve doğayı anlamayı ve anlatmayı bir yaşam biçimi olarak gören Sait ...

Gergedan'da Yeni Dönem: Gözyaşları Gereklidir

Resim
Gergedan'da "Dünya Edebiyatı" ile buluşmaya devam ediyoruz. 4 Şubat'ta başlayacak yeni dönem programımızın ismi/konusu: Gözyaşları Gereklidir Fatma Burçak ile distopyanın karanlık sularında dolaştıktan sonra Fransız Edebiyatının varoluşçu yazarlarından varlığın anlamına ve özgürlüğe mahkûm olan insana dair hikâyeler konuşulacak. Sekiz hafta sürecek programda aşağıdaki kitaplar okunacaktır. 04 Şubat 2019 Pazartesi   Cesur Yeni Dünya, Aldous Huxley 11 Şubat 2019 Pazartesi   1984, George Orwell 18 Şubat 2019 Pazartesi   Fahrenheit 451, Ray Bradbury 25 Şubat 2019 Pazartesi   Karanlığın Sol Eli, Ursula K. Leguın 04 Mart 2019 Pazartesi    Varoluşçuluk           üzerine birkaç söz 11 Mart 2019 Pazartesi    Duvar, Jean-Paul Sartre 18 Mart 2019 Pazartesi    Veba, Albert Camus 25 Mart 2019 Pazartesi    Moskova'da Yanlış Anlama, Simone de Beauvoir Unutmayı...

2018'de Ne Okudum?

Resim
En çok sorulan soruya yanıt olarak, işte geçtiğimiz yıl boyunca okuduğum kitaplar. Roman, öykü, araştırma, biyografi,çocuk kitabı, gezi kitabı... farklı türlerden oluşan yetmiş altı kitaplık bir liste. Bir Yılbaşı Öyküsü, Vladimir Dudintsev Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu, Şermin Yaşar Macbeth, Jo Nesbo Bir Fasit Daire, Berna Durmaz Fırtına, William Shakespeare Hırçın Kız, William Shakespeare Macbeth, William Shakespeare Yetişkinler İçin Shakespeare, Foley-Coates Soneler, William Shakespeare Muhteşem Will, Stephen Greenblatt Sen de Kendi Hikayenin Kahramanısın, Kendre Levin İsa'ya Göre İncil, Jose Saramago Cebelavi Sokağı'nınÇocukları, Necip Mahfuz Kabil, Jose Saramago Diablo'nun Günlüğü, Bahar Yaka Siddartha, Hermann Hesse Okuma Üzerine Yakın Okumalar, Carmen Callil Labirent, Burhan Sönmez Yirminci Yüzyıl Filmini İzlediğim Akşam..., Kazuo Ishiguro Ficciones, Jorge Luis Borges Eyvah Kitap, Mine Soysal Karşı Pencere, Sevim Ak Seksek, Julio Cortazar ...

İlk Kesik

Resim
İncecik kesikten sızan kan görünmesin diye üzerimdeki mavi hırkanın iliğine bastırıp duruyordum başparmağımı. Canımın acısını hatırlıyorum, kaç yaşında olduğumu anımsamıyorum. Ama "acı"nın belleğimde bıraktığı ilk izdir o anı. Babam tıraş olurken izlemeyi severdim. Aynanın önüne geçer, tıraş takımlarını düzgünce rafa dizerdi. İki yanağına ve çenesine fındık büyüklüğünde tıraş macunu sürer, ıslattığı fırçasını yüzünde dolaştırdıkça simsiyah sakalları beyaz bir bulutun arkasına saklanıp kaybolurlardı. Tıraş bıçağını yüzünde gezdirmeye başladığında aynadan bana bakıp göz kırpardı. Bu, o köpüklerin ardından yumuşacık yanaklarıyla mis kokulu babamın çıkacağının, beni kucaklayıp öpeceğinin işaretiydi. Bilirdim. Yüzünde gezdirdiği ve tıraş olur olmaz ortadan kaldırdığı o şeyin kapkara sakalları nasıl ortadan kaldırdığını öğrenmek için yanıp tutuşuyordum. Benim için sihirli bir aletti. Babamsa nasıl bir "meraklı mercimek" olduğumu gayet iyi bildiğinden tıraş takım...

2017'de Ne Okudum?

Resim
Bozkırkurdu, Herman Hesse Ahmaklık Üzerine, Robert Musil Üç Kadın, Robert Musil Kuşlar Yasına Gider, Hasan Ali Toptaş Genç Werther'in Acıları, Johann Wolfgang Von Goethe Pessoa Pessoa'yı Anlatıyor, Fernando Pessoa Huzursuzluğun Kitabı, Fernando Pessoa Akılsız Sokrates, Mehmet Fırat Pürselim Ters Yüz Oyunu, Antonio Tabucchi Yaşama Uğraşı, Cesare Pavese Ay ve Şenlik Ateşleri, Cesare Pavese Küçümseme, Alberto Moravia Yolun Gölgesi, Behçet Çelik Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, Italo Calvino Baudolino, Umberto Eco Eleştirel Okuma, Emin Özdemir Kelimeler Şehri, Alberto Manguel Okumalar Okuması, Alberto Manguel Zihinde Bir Dalga, Ursula K. Le Guin Gezgin, Kule ve Kitapkurdu, Alberto Manguel Kapalı Çarşı, Fuat Sevimay En Eski Yüz, Pelin Buzluk Madame Curie, Eve Curie Dalgın Dağlar, Gürsel Korat Madame Curie Saplantılı Deha, Barbara Goldsbith Sek Sek, Julio Cortazar Biz Hayır Diyoruz, Eduardo Galeano Görme Biçimleri, John Berge...

Sadık Dostlara Öyküler Yazdık

Resim
Köpek... Bu kelime farklı çağrışımlar yapar zihnimizde. Sadakatiyle gözümüz, kulağımız, yoldaşımız olan, canımızı emanet ettiğimiz, bizi hep anımsayacağından emin olduğumuz bir dostun adıdır. Diğer yandan en basit hakaret sözcüklerinden biri olarak kullanıp sadık dostlara haksızlık ederiz. Edebiyatist Yayınevi, Pati Öyküleri  ile kedileri konuk ettiği sayfalarında bu kez köpekleri ağırlıyor. Sadık Dostlara köpekleri anlatan öykülerden oluşmuyor, yalnızca bir dostluk hikâyesi anlatmıyor. Ayna tutuyor yüzümüze, hem sadık dostlarımızla hem de kendimizle olan mücadelemizi dile getiriyor. Yazıya döktüğümüz bu sözlerin çoğalmasını, bizleri aşıp nasırlaşmış yüreklere de ulaşmasını umuyoruz.  BEKÇİ.....Alper Kaya GECE ÇAYI.....Ayşegül Kocabıçak KAR KIRMIZISI.....Berna Durmaz MİÇO.....Billur Şentürk BONCUK’UN TERCİHİ.....Didem Görkay ARES.....Diydem Deniz Koç  ANNEMİN GÖZLERİ.....Emel Dinseven GÜN ve GECE.....Fatma Burçak  ...

Gamze Arslan, Çerçialan, 3.Baskı

Resim
Bugünlerde sessiz sedasız 3.baskısını yapan bir öykü kitabı var. Sessiz sedasız dediğime bakmayın aslında dil, üslup, özgünlük bakımından bangır bangır bağıran ve "ben buradayım, beni oku" diyen öykülerden bahsediyoruz. 2016 yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü’ne değer görülen Gamze Arslan, 1986 yılında Ankara’da doğmuş. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Tiyatro Bölümü/ Dramatik Yazarlık Ana Sanat Dalı mezunu olan Gamze Arslan, öykücülüğünün yanında birçok TV dizisinin senaryo grubunda yer almış, halen senaryo çalışmaları devam ediyor. Öykülerde genel olarak kadın sesini duyuyoruz ancak bu ses farklı biçimde geliyor kulağımıza. Sadece kadının sosyal konumundan kaynaklanan sorunları anlatan öyküler değil; alt metinleri, okurun kendi penceresinden beklenmedik sonlara bakışı, kahramanların zaman zaman şiddeti bir çıkış gibi görmelerinin şaşırtıcılığı ile okurken yeniden yazılan metinlerden bahsediyoruz. Sözü fazla uzatmadan Gamze Arlan'laaptığımız kısa söyle...

Jale Sancak ile Belki Yarın Üzerine

Resim
Jale Sancak ile 11 öyküden oluşan kitabı Belki Yarın ve yazmak, okumak, edebiyat üzerine keyifli bir söyleşi yaptık. 3 Aralık 1958 tarihinde İstanbul’da doğan Jale Sancak, 1984’ten beri tekstil sektöründe modelist ve tasarımcı olarak çalışıyor. 1985’te TRT İstanbul Radyosu’nda seslendirilen “Yitik Sesler” adlı oyunuyla yazarlık yaşamına adım attı. 1980’li yıllarda yazdığı şiirler dönemin sanat ve edebiyat dergilerinde basıldı. Radyofonik oyunları ise TRT radyoları tarafından yayınlandı. 1979 yılında yapılan bir film hikâyesi yarışmasında birincilik ödülü aldı. “Mırıl Mırıl Münevver” adlı öyküsü TRT tarafından televizyon filmi olarak çekildi ve gösterime sunuldu. TRT radyolarında 20 kadar oyunu yayınlandı. Özel TV ve radyolara tanıtım programları hazırladı. “Kasabanın İncisi” adlı televizyon dizisinin senaryo ekibi içinde yer aldı. 1998’de TRT’ye “Ateşi Çalmak” adlı televizyon programını hazırladı. Gene TRT’de yayınlanan “Ömrüm Ömrüm” adlı dizide metin yazarı ve danışman olarak ça...

Çocuklar İçin Yazıyoruz

Resim
Öncelikle yazmak büyük bir emek ve özveri isteyen bir süreçtir. Zaman ayırmak, nitelikli düşünmek, hayal etmek, kâğıda dökmek ve sonunda basılması için umutla beklemek gerekir. Ne olursa olsun, ne kadar zor olursa olsun yine de yazmak istiyor ve yazmaktan keyif alıyorsanız, iyi yazdığınızı düşündüğünüz bir cümleden sonra kendinizi mutlu hissediyorsanız doğru yoldasınız. Yazmak böylesine zorlu bir süreçken bir de çocuk kitabı yazmanın çok daha sabır, emek, özen istediğini unutmamak gerekir. Birlikte olacağımız süre boyunca neler konuşacağız, neler yapacağız ve yeni bir yazma sürecini nasıl geçireceğimize dair birkaç ipucu. Atölye Özet Programı: Ders 1- Atölye programının sunumu ve tanışma. Nasıl başlayacağız?  Ders 2- Çocuk kitabının taşıması gereken biçim ve içerik özellikleri. Ne olmalı, ne olmamalı? Ders 3- Bu kitabı kim okuyacak? Kahramanımız kim? Kahramanınla tanış. Ders 4- Ne kadar hayal, ne kadar gerçek? Hikâyedeki unsurların birbiriyle b...

Ben miyim KURBAN?

Resim
http://vagondergi.com/ben-miyim-kurban/ Kadın olmak. Yaşadığımız yüzyılda artık çoğu ülke, kadınların tarih boyunca yıpratıcı ama onurlu mücadelelerle kazandıkları hakları tanımış bulunmakta. Ancak ülkemizde halen daha verilen (ya da verilemeyen mi demeliydik?) emekler hukuken tatmin edici bir şekilde sonuçlanmıyor. Bu ülkede “Kadın Olmak” zor olmaktan çıksın, kadın-erkek algısı “Önce İnsan” biçimine kavuşsun istiyoruz elbet. Edebiyat işte tam bu noktada imdadımıza yetişiyor! Güzel günlere inanmanın belki de en kısa yolu kitaplar. Coğrafyamızdaki kadın sorunsalını anlamak ve aktarmak fikrinde birleşen yazarlarımızın konuya dair öykü bazındaki değerli çalışmalarının derlendiği “Ben miyim Kurban?”, hepimizi fazlasıyla ilgilendiriyor ve bilinç oluşturmak adına büyük önem arz ediyor. Her biri tek tek önemli yazarlar olmalarının yanında dergimizin sevgili editörü ve yazarımız Fatma Burçak’ın da bir yazısıyla katkıda bulunmuş olması bizi ayrıca gururlandırıyor. Ayşe Kulin’in ilk ke...

Bir Bahar Akşamı

Resim
Bahar erken geldi İstanbul'a, her yer papatyalarla dolu. Bahara en çok yakışan çiçekler onlar, özgür, başına buyruk, nahif. Bir kucak dolusu papatya almak isteğimi bastırıyorum cüzdanımdaki parayla daha beş gün idare etmem gerektiğini düşünerek. Yorgunluğumu daha çok duyumsuyorum birden. Ayaklarımın altında birer ateş tuğlasına dönmüş sanki ayakkabılarımın tabanı. İşten geç çıktığım bu akşamları seviyorum. Kimi günler geç çıkmak için bahaneler bile yaratıyorum kendime. Karton bardakta bir kahve alıp arka sokaktaki çocuk parkının banklarından birine oturuyorum. Bir yudum kahve, yanımdaki kitaptan bir kaç sayfa. Karanlık çökmeye başlıyor usulca, hava serinliyor iyice. Telaşsız kalkıp iskeleye doğru sürüklüyorum kendimi. Dolmuş kuyruğunda yerimi alıyorum. Şoför yanındaki tek kişilik koltuğu kapmış olmanın keyfiyle çökmekte olan akşamı izliyorum. Şehrin ışıkları yanıyor. Yaşlı dolmuş şoförünün radyodaki türküye eşlik eden çatallı sesi kulaklarıma değince gülümsüyorum. O da bana g...

Leyla'nın Kokusu

Resim
Bir ilkyaz günüydü. Rüzgâr nazlı nazlı esti mora kesmiş yamaçlardan, manolya ağacının yaprakları oynaştı. Çiçekleri tomur tomur, beyazı kırılmış. Kokusu asılı bahçenin üzerinde. Bahçedeki tek ağaçtı, altında küçük kare tahta bir masa, tahta bir iskemle. Osman maviye boyamıştı, Leyla istedi diye. Adam hiç kıpırdamadan oturdu bütün öğleden sonra, iskemlenin arkasına dimdik dayadığı ihtiyar sırtı yavaş yavaş kamburlaştı. Bastonun sapını sımsıkı tutan derisi incelmiş parmakları gevşedi biraz. Aklaştığını bilmediği saçları dağılsa da dudaklarının kilidi çözülmedi, manolya kokusunun izini sürdü belleğinde, çiçeklerini hatırlamak istedi. Karanlık her şeyin üstünü örteli çok zaman olmuştu. Osman’ın ayak seslerini işitti, ayağındaki plastik terlikleri tırıs tırıs sürüyüp duruyordu peşinden. Eşek herifi uyarmıştı kaç kez, diline gelen öfkeli sözleri yuttu. Şimdi olmaz, dedi kendi kendine, bu anı bozma. Yanında duruyordu, başını çevirmedi. “Beyim geç oldu, hava kararmak üzere” “Biraz d...