Bana Ait Bir Oda



Yazılarımı çalışma masamda yazıyorum. Yıllar önce, başka bir işle meşgulken kullanmak üzere, kendi tasarladığım, kitaplıklı bir çalışma masası. Kızıl kahve ağaç kaplama, ağacın adını bilmiyorum. Siyaha yakın damarları var üzerinde. Hem ağacın rengi hem üzerindeki damarları çok hoşuma gitmişti seçim yaparken. İşte şimdi tüm yazılarımı bu masada yazıyorum. Kapağında ismimin yer aldığı biricik kitaplarım bu masada doğdular. Bir de ayrıca kitaplığım var. Her rafının ağırlıktan belini büktüğü, siyah, her yapı markette bulabileceğiniz cinsten bir kitaplık. Çok kahrımı çekti. Oradan oraya sürüklendi, elimden çıkarmaya kıyamadığım her kitapla biraz daha zorlandı. Ama hala benimle birlikte.
Bu gün kendim için bir çalışma odası hayal ettim.
Odanın kapısını açtığımda tam karşımda büyükçe bir pencere var. Pencereden ağaçlar görünüyor, bir sürü ağaç. Çalışma masam -şimdiki değil- pencerenin önüne yerleştirilmiş. Masamda yazı yazarken bir yandan ağaçların hışırtısını duyuyorum, diğer yandan fırtınayla yere eğilmelerini, yapraklarını güneşe çevirmelerini, bembeyaz karla örtünmelerini görebiliyorum. Penceremin her iki yanında çiçek desenli perdeler asılı, istersem onları çekip inzivaya da çekilebilirim. Kapı ve pencere dışında kalan duvarlarım açık renge boyanmış, belki her rengi yansıtan beyaz ya da içinde beyazı saklayan bir yeşil/mavi. Ne önemi var ki her iki duvarda boydan boya kitaplıklar kurulmuş. Yüzlerce kitap, içinde binlerce hikaye… Yeni gelenlerin şerefle ağırlanacağı bir konak misali… Kitaplıklardan birinin önünde küçük bir berjer koltuk, benim boyuma göre, perdelerimle takım. Hemen onun yanında yine küçük yuvarlak bir sehpa ve üzerinde eski, başka yaşamlardan gelmiş bir abajur. Sehpa fazla yer kaplamayacak kadar küçük ama kitabımı, kahve fincanımı ve abajuru rahatça taşıyacak kadar geniş olmalı. Odamda televizyon olmamalı, aslında mümkün olsa tüm hayatımdan çıkarabilirim o cihazı. Ama bir müzik setim olmalı, kitaplıklardan brine yerleştirilmiş. Hemen yanındaki rafta müzik disklerim, her telden çalmalı. Yerde halı istemiyorum, belki bir Anadolu kilimi… Rengarenk… Odam, içinde ben, benim içinde yazıştırdıklarım.
Belki bir gün, belki çok yakında ama mutlaka!
28.10.2010

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Okumak ya da Okumamak: "Kayıp Zamanın İzinde"

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Bir Ölünün Defteri - Halid Ziya Uşaklıgil