Benim Bir Dostum Var :)


Biraz önce yüzüme yayılan gülümseme ve mutlulukla kapattım evimin kapısını. Eski bir dostu uğurladım. Araya giren zamana, uzaklıklara rağmen hep dost olan birini... Ne kadar özlemişim birlikte kahve içip sohbet etmeyi. Ona anlatırken kendime anlatıyorum aslında, onu dinlerken de kendimi dinliyorum. Zaten birbirimize benziyorduk da onun için mi bu kadar yakın olduk bilmiyorum. Belki de arkadaşlığımız dostluğa dönüştükçe yaklaştık, yakınlaştık birbirimize. Eskiden de okuldan çıkınca ikimizden birinin evine gider, çay içer, tost yer, dedikodu yapmaktan fırsat bulunca da ders çalışırdık. Birlikte okuduk, birlikte çalıştık, üniversiteyi birlikte kazandık, kavga ettik küstük, dayanamadık barıştık, iş hayatına atıldık ama umduğumuzu bulamadık, eş olduk, anne olduk, kimi zaman yakındık, kimi zaman uzak ama hep dost kaldık. Ben hastalandığımda elimi tutan o oldu, dostum hastalandığında bana malum oldu.
Bugün bana gelmek istediğini öğrendiğimde günüm yeniden aydınlandı. Onunla baş başa geçirdiğim her an, çikolata yedikten sonra damağımda kalan o eşsiz tat gibi işliyor ruhuma. Eşlerden, çocuklardan konuştuk, pişmanlıklardan ve pişman olmamaktan konuştuk, başardıklarımızdan ve başaramadıklarımızdan konuştuk ama en çok da hayatı yakalamaktan konuştuk. Seçimlerimiz, kararlarımız, doğrularımız, yanlışlarımız, paylaştıklarımızla hayatlarımızı konuştuk. Kimseye anlatmadıklarımızı, dilimize gelmeyenleri, zihnimizden silinmeyenleri, gözyaşımızla akıp gitmeyenleri konuştuk.
Biz konuşup anlattıkça anlatılacaklar birikiyor, ruhlarımız sarılıp ayrılmak istemiyor. Zaman aktı gitti, vakit geldi; çocuklar okuldan alınacak, akşama pilav yapılacak. Dostum olduğu için şükrediyorum, benim kadar farkında mı bilmiyorum ama dostluğunu çok özlüyorum. 
19.10.2010

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Okumak ya da Okumamak: "Kayıp Zamanın İzinde"

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Bir Ölünün Defteri - Halid Ziya Uşaklıgil