Öldürme Planı

Güzel bir Pazar sabahına uyandım. Oğlum naralar atarak tüm sıcaklığı, yumuşaklığıyla beni uyandırma görevini üstlenmişti. Kahvaltı, gazete, televizyon derken saat öğlen olmuştu bile. Oğlumun her Pazar günü "Drama Dersi" var. "Sorumlu, bilinçli, eğitimli ebeveynler" olarak çocuğumuzu hafta sonları da boş bırakmıyoruz. Öyle bizler gibi sokakta oynamak, ağaca çıkmak falan yok. Zaten ne çıkılacak ağaç kaldı ne de ferah ferah oyun oynanacak bir sokak. Çocuklar deseniz, yaşına başına bakmadan ders, kurs dolaşıp duruyorlar anne babalarıyla. Bizim ufaklık, geçen hafta kendisini babasının götürmesi için söz almıştı. Ben de içten içe seviniyordum "oh, evde tek başına geçecek iki saat, yazmak için Pazar gününden çalınmış zamanlar" diyerek. Oğlumu giydirdim, babasıyla birlikte evden çıktılar. Ben de koşar adımlarla çalışma masamın başına geldim ki birden masamın üzerinde birikmiş olan bir iki eşyayı kaldırma dürtüsü hissettim. Elimi o eşyalara değdirdiğim an içimdeki "ev cadısı" gözlerini açıp uyanıverdi. Aslında iyi huylu çalışkan bir kadındır. Ama hiç anlaşamayız, en olmadık zamanlarda birden ortaya çıkar ve bütün planlarımı alt üst eder. İşte bu sebeple ben ona "ev cadısı" diyorum. Ev Cadısı, bir anda yazmak için deli olan kadını süpürgeyle kovalayıp zihnimin ve bedenimin kontrolünü ele aldı. Ben hafifçe sersemlemiştim, ne olduğunu anlayamadan kendimi yatağın ortasında bir gardrop dolusu giysiyi düzenlerken buldum. Ev Cadısı, evde kimse kalmamasını fırsat bilerek gardropları düzenleme, yazlık-kışlık giysileri ayırma işini yapmaya karar vermişti. Onu içinden kovalamak, uyuduğu yere geri göndermek için elimden ne geliyorsa yaptım. Ne taze kahve kokusu, ne fıstıklı bitter çikolata, ne bilgisayardan gelen "hadi yaz" çağrıları bu inatçı cadıya işlemedi. Bir süre sonra iş işten geçmişti zaten, her yer dağılmış, ben içinde kaybolmuştum. Artık istesem de bırakamazdım, en azından akşam uyuyabilmek için bir yatağa ihtiyaç olacaktı.
Sonunda Ev Cadısı, Yazar Kadın'ı kovaladı ve dediğini yaptı. Böylece güzelim iki saat, mis gibi kahve, çikolata ve dün akşamdan beri kafamda evirip çevirdiğim cümleler güme gitti. Şimdi Yazar Kadın, Ev Cadısı'nı öldürmenin planlarını yapıyor. Evet, çok iyi bir kadın olsa da onu öldürmek zorunda. Çünkü o ölmeden Yazar Kadın'a rahat yok. Ne zaman ortaya çıkacağı, nelere mani olacağı hiç belli olmayan bu Ev Cadısı ister yedi, ister dokuz, isterse doksan dokuz canlı olsun, kafasını her kaldırdığında şiddetli bir darbeyle yeniden yeniden ölmeli. O öldüğünde Yazar Kadın'ın kelimelerini, zamanını çalan, aklındakileri sele süpürgeye karıştıran en büyük engel ortadan kalkmış olacak. Çok zor olacağını biliyorum. Ne zaman denesem bir şekilde ya elimden kurtuluyor ya da yeniden ortaya çıkıyor. Ama bunu yapmak zorundayım yoksa o benim yazılarımı kesip doğrayacak ve can damarımı kurutacak. Karar verildi, kalem kırıldı: Ev Cadısı'na Ölüm!!!
24.10.2010

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Okumak ya da Okumamak: "Kayıp Zamanın İzinde"

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Bir Ölünün Defteri - Halid Ziya Uşaklıgil