Beş Minare


Pek çok sinemacı Mahsun Kırmızıgül filmlerini eleştirse de ben onun söyleyecek bir sözü olduğunu ve onu söylemek için elinden geleni yaptığını düşünüyorum. Hepimiz öyle değil miyiz? İçimizde birikeni paylaşmak, arınmak için yazıyoruz, söylüyoruz… Kimin elinden ne geliyorsa, neye gönül verdiyse…
New York’ta Beş Minare… Radikal İslamcı terör örgütleri peşinde koşan bir polisin aslında genlerine işlenmiş kan davası peşinde tükendiğini ve tükettiklerini anlatan bir film. Bir yandan da pek çok mesaj veriyor; islamın hoşgörüsü, insanların  hoşgörüsüzlüğü, insan olmak gibi pek çok küçük mesaj açık açık söyleniyor ve gösteriliyor izleyiciye. Bence filmin eleştirilebilecek en büyük sorunu bu; mesajlar fazla açık verilmiş. Bu yönetmenin/senaristin özel tercihi de olabilir elbette; benim insanım yüzüne söylenmeyen şeyi idrak etmek de zorlanır ben en iyisi olduğu gibi anlatayım, diye düşünmüş olabilir. Ayrıca Mahsun Kırmızıgül, bizim karakterimizi iyi biliyor, sahnelerini buna göre kurguluyor, kısaca gönül telimizi iyi titretiyor!!!
Filmi genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim, izlediğimiz pek çok Bruce Willis filminden çok daha iyi. Müzikler ve görüntü alkışı hak ediyor. Kanlı sahneler bile çok iyi kurgulanmış bence… Oyuncular için söylenebilecek bir şey yok, hepsi yerini bulmuş, zaten kendilerini kanıtlamış isimler. Mahsun Kırmızıgül ve Mustafa Sandal için de diyebilirim ki, bence, oyunculukları müzisyenliklerinden daha iyi.
Bir izleyici olarak daha fazlasını söylemek bana düşmez ama ben derim ki, bu filmi izleyin.
13.11.2010

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Okumak ya da Okumamak: "Kayıp Zamanın İzinde"

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Bir Ölünün Defteri - Halid Ziya Uşaklıgil