Fuarın Ardından


Geldi geliyor derken geçip gitti bile. İstanbul Kitap Fuarı.
Fuarın ilk gününden son gününe kadar oradaydım. Gençlerle sohbet ettim, kitaplarımı imzaladım, öğretmenlerle tanıştım. Bizim ardımızdan gelen neslin nasıl kitaplar okumak istediklerini öğrenmeye çalıştım. Hani bir dizinin tanıtım filminde diyor ya, nefes alıyorsak umut var demektir. Ben de aynı cümleyi kullanmak istiyorum; kitap okuyorsak umut var demektir. Belki gençler bizim kadar okumuyorlar, okuma seçimleri bizim seçimlerimizden farklı ama yine de okuyorlar. Anne ve babalar, öğretmenler onlar okusun diye ellerinden geleni yapıyorlar. Her fuarda içim umut dolar benim, yine öyle umut dolu. Ama en çok kızların okuduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Neden? Bilmiyorum… Üzerinde düşünülmesi gerekir.
Capcanlı, kıpır kıpır günlerdi. Kitap kurtları uzak demeden, sis var demeden, trafik demeden akın akın doluştular. Yazarlar okuyucularıyla buluştular. Okur için de, yayınevi için de, yazar için de bayram oldu. İlk kez uluslararası bir konuk ağırladı Tüyap: İspanya… Bunun ilk yıl, ilk tecrübe olduğunu düşünerek gelecek yıl daha görkemli bir uluslararası salon düzenlenmesini bekliyorum doğrusu. Sivil toplum kuruluşları için ayrılan salon ve düzenleme geçen yıllara göre daha güzeldi. Ve sahaflar vardı bu yıl fuarda; ne kadar eksikmiş fuar onlarsız, keşke daha önce de olsalarmış, gelecek yıl daha çok daha aktif olmalarını diliyorum.
Tüyap’ı da alkışlamak gerek, organizasyon her yıl daha iyi oluyor. Tuvaletler hep temizdi, çöpler sürekli toplandı, anonslar (duyulması zor olsa da) hiç aksamadı, ziyaretçiler için düzenlenen servisler vızır vızır çalıştı.
Söyleyecek başka şey kalmadı. Fuar bitti, söz tükendi, sıra kitapları devirmeye geldi. :)
09.11.2010

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Okumak ya da Okumamak: "Kayıp Zamanın İzinde"

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Bir Ölünün Defteri - Halid Ziya Uşaklıgil