Eskimiş ve Eskitilmiş

Eskiyi seviyorum. İçinde çeşitli hayatlar barındıran, kendisine dokunulmuş, hikayesi olan her şeyi. Bu yüzden belki tarihe olan ilgim. Bazı fotoğraflara bakarken, kullanılan eşyaların fısıldadığı sözcükleri duymaya çalışıyorum. Yaşama katılarak eskiyen her şeyin dokusu, kokusu, rengi, duruşu farklı oluyor. Bazen eski bir resim bulunduğu mekana asalet katıyor. Ya da anneanneden kalan bir berjer koltuk bugünü geçmişe bağlıyor. Eski kelimeler, yılların ve dilin bilgeliğini yansıtıyor. Kelimenin gücü de büyüsü de dilden dile dolaşıp eskimesinde yatıyor.Ama eskitilmiş eşyalar da yaşamlar da uzak geliyor. Eskitilmiş... Yani dokunulmadan, hayatla teması olmadan varmış gibi gösterilenler... Öyle çok ki... Ama en acınası olanlar eskitilmiş yaşamlar. İnsanların kendilerine kurduğu fildişi kulelerde yaşarken değip dokunamadan üzerinden geçip gittiği zamanlar, hayatlar. Ne mutlu yaşamını, ruhunu eskitmeden hayatın içinde eskimeye, hayata dokunmaya çabalayanlara.

 

http://fatmaburchak.wordpress.com

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Okumak ya da Okumamak: "Kayıp Zamanın İzinde"

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Bir Ölünün Defteri - Halid Ziya Uşaklıgil