Biz Uykudayken Gelmiş Azrail

Çok yaşlandı anneannem, bir süredir boyamaktan vazgeçtiği bembeyaz saçları süslüyor tombul buruşuk yanaklarının çevresini. Ne yazık ki, artık hep ağrıyan bacaklarını sedirin üzerine uzatmış, kucağında bir tepsi, içinde yeşil plastik bir tas. Eski bir gazete kâğıdının üzerinde dikkatle ayıkladığı bamyaları yeşil tasın içine atıyor. Yemek yapmayı çok sever. Rahmetli dedem de onun yaptığı yemekleri çok severdi. Dedemi kaybedeli otuz altı yıl olmuş. Çok zaman… O hepsini kucağına aldı torunlarının ama mavi gözlerini hatırlayan sadece benim.
Ölümle ilk tanışmamdır, hayatımdaki ilk büyük kayıp… Çok hastaydı dedem, kalbi yetmiyordu altmış yıllık bedenine. Yine de efeliği bırakmazdı elden. İki büklüm olmuş bedenine aldırmadan dayımı masanın etrafında kovaladığını anımsıyorum. Kendisine sigarayı bırakması gerektiğini söyleyen doktora “bu saatten sonra karımı boşarım da onu bırakmam” dediği rivayet edilir.
O gece de elinde sigarayla uyuyakalmıştı hasta yatağında. Yatalak değilse de günün büyük kısmını yatarak geçiriyordu, mecali yoktu ki daha fazlasına. Babam seyahatte olduğu için annemle birlikte yanlarında kalıyorduk, birkaç hafta sonra ilkokula başlayacaktım. Dedemin uyukladığını fark edip anneme haber verdim. Kıyıp da bağıramadığı tek kişiydi biricik kızı. Annem elinden sigarasını alırken uyandı, etrafa bakınıp kalktı yerinden, yatağa ateş, kül düşmüş mü diye kontrol edildi. Sonra herkes çekildi yatağına. Biz uykudayken gelmiş Azrail.
Sabah uyandığımda evdeki telaş, annemin gözlerindeki yangın ve dedemin yokluğu anlattı bana ölümü. Uyandığımı anlayan annem, bir tabağın içinde, üzerine reçel sürülmüş iki dilim ekmek ve bir bardak sütle oturdu yatağa.
“Yatakta mı kahvaltı edeceğim”
“Bugünlük”
“Sen ağladın mı anne?”
“Biraz”
“Neden?”
“Deden hastalandı da”
“Nerede şimdi”
“Yok”
“Hadi kahvaltını et; ev kalabalık, sonra giyin yanıma gel.”
Giyindim, tabağı ve bardağı mutfağa götürüp annemin yanına gittim. Her yan insan doluydu, oturacak koltuk, sandalye kalmamıştı evde. Annem beni kucağına aldı, öyle bir sarıldı ki… Sıkıntıyla kollarından sıyrıldım. Dayımın odasında bıraktığım resim defterimle boya kalemlerimi almak istedim. Olmaz, dedi annem.
“Neden?”
“Deden yatıyor orada”
“Olsun. O bana kızmaz, ses de yapmam ki”
“Olmaz!”
Annemin gözlerine baktım ve bana neden öyle sarıldığını anladım.

Haziran 2011

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Okumak ya da Okumamak: "Kayıp Zamanın İzinde"

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Bir Ölünün Defteri - Halid Ziya Uşaklıgil