Deniz
Doğa güz kıyafetlerini giydi çoktan. Akşam, hafif bir serinlik ve saçları karıştıran rüzgarla birlikte geliyor. Lodosla teşrif edip denizin üstünde salınan yosunlar sabah başlayan sert poyraza dayanamamış. Kimi denizin dibinde çürümeye bırakmış kendini, kimi başka kıyılara yol almış, kimi dubalara, kayıklara takılmış. Deniz... Soğuk, keskin, sakin nazarlarla süzüyor kıyıcığında oturanları. Kumsala değen etekleri beyaz, zarif ve davetkar.
Ayaklarımın altında kum... Islak ve soğuk... Parmak uçlarım kıyıda salınan köpüklere dokunuyor. Sanki korkup kaçıyorlar ve sonra yeniden gelip değiyorlar ayaklarıma. Bir adım daha... Suyun içinde taşlar, rengarenk, irili ufaklı, canımı acıtıyorlar. Üşüyorum... Vazgeçmeyi düşünüyorum. Vazgeçmiyorum. Bir adım daha... Diz kapaklarımda hissediyorum suyu. Tüm bedenim ürperiyor. Derin bir nefes alıp tutuyorum. Ve birden bırakıyorum ciğerlerime doldurduğum tüm havayı. Bir şey bildiğimden değil, böyle yaparsam soğuğa dayanabilir mişim gibi geliyor. Ellerimi daldırıyorum. Suyun içindeki ellerime bakıyorum. Ne güzel görünüyor turuncuya boyadığım tırnaklarım. Küçücük adımlarla ilerliyorum. Göbeğim ıslandığında kollarımla sarmalıyorum kendimi. Öyle hiç kıpırdamadan bekliyorum. Bir kaç dakika ya da belki daha fazla. Güneş kızıl saçlarını toplayıp tepenin ardına çekilmek üzere. Hayır, onun şahitliğini istiyorum ben. Kendimi usulca bırakıyorum suya. Öyle sessiz... Denizi döşek yapıyorum bedenime. Yüzüm bulutlara dönük, gözlerim gökyüzünün mavisine bulanıyor. Denizin ritmine uyuyor bedenim, dingin. Su kulaklarımın içine dolduruyor mutlak sessizliği. Güneşin tanıklığında ilkin saçlarım yosun oluyor ardından tenim denize karışıyor. Ben deniz oluyorum, ruhum semaya ağıyor, bir tek yüreğim ait olmadığı yerde duruyor.
Ayaklarımın altında kum... Islak ve soğuk... Parmak uçlarım kıyıda salınan köpüklere dokunuyor. Sanki korkup kaçıyorlar ve sonra yeniden gelip değiyorlar ayaklarıma. Bir adım daha... Suyun içinde taşlar, rengarenk, irili ufaklı, canımı acıtıyorlar. Üşüyorum... Vazgeçmeyi düşünüyorum. Vazgeçmiyorum. Bir adım daha... Diz kapaklarımda hissediyorum suyu. Tüm bedenim ürperiyor. Derin bir nefes alıp tutuyorum. Ve birden bırakıyorum ciğerlerime doldurduğum tüm havayı. Bir şey bildiğimden değil, böyle yaparsam soğuğa dayanabilir mişim gibi geliyor. Ellerimi daldırıyorum. Suyun içindeki ellerime bakıyorum. Ne güzel görünüyor turuncuya boyadığım tırnaklarım. Küçücük adımlarla ilerliyorum. Göbeğim ıslandığında kollarımla sarmalıyorum kendimi. Öyle hiç kıpırdamadan bekliyorum. Bir kaç dakika ya da belki daha fazla. Güneş kızıl saçlarını toplayıp tepenin ardına çekilmek üzere. Hayır, onun şahitliğini istiyorum ben. Kendimi usulca bırakıyorum suya. Öyle sessiz... Denizi döşek yapıyorum bedenime. Yüzüm bulutlara dönük, gözlerim gökyüzünün mavisine bulanıyor. Denizin ritmine uyuyor bedenim, dingin. Su kulaklarımın içine dolduruyor mutlak sessizliği. Güneşin tanıklığında ilkin saçlarım yosun oluyor ardından tenim denize karışıyor. Ben deniz oluyorum, ruhum semaya ağıyor, bir tek yüreğim ait olmadığı yerde duruyor.
Bu yılki İzmir kitap fuarında inşallah sizleri görürüm.Sizinle tanışıp kitaplarınızı imzalatmak için can atıyorum :)
YanıtlaSilburçak abla, siz öğrenciler okusun diye kitaplar yazan bir yazarsınız. hürriyet gazetesi siyasi görüşü belli bir gazete. niye reklamını yapıyorsunuz ki? konu yalnızca bu gazete de değil. hangi gazeteyi koysanız bence yanlış olur. bunu söyleyişimin nedeni hürriyet gazetesini sevmeyişim değil yani. bence iyi etmiyorsunuz. ben sizi de carpe diemi de seviyorum ve yalnızca biz gençlerin hoşlanacağı şeyler görmek istiyorum.
YanıtlaSilSevgili Melis,
YanıtlaSilBen aslında hürriyet reklamı yapmak için değil güncel kültür ve sanat olaylarından küçük haberler ve ilgi çeken bir kaç köşe yazısı görünsün diye bu linkleri siteye ekledim. Bunun bir taraf tutumu olmadığını bilmelisin. Ama sözlerini değerlendirip farlı linklerle bu açığı kapamaya çalışacağım.
sevgiler...