Günlüğüm - 7
İstanbul'da hava soğuk, usul usul yağmur yağıyor, hiç kesilmeden. Şemsiye açsan elinde ağırlık yapıyor, açmasan fark etmeden sırılsıklam oluyorsun. Her yer çamur, şoförler su sıçratmadan sürmeyi öğrenemediler bir türlü. Pek de umursamıyorlar, kaldırımdaki kadın çamurlu suyla saçlarını yıkamayı sever mi, sevmez mi?
Herkes akşamın alacasında bir an önce evine dönme telaşında. Ben de öyleyim, hatta küçük hayallerim var. Eve gidince sıcak duşun altına gireceğim, derim buruşana dek üzerimden akıp gitmesine izin vereceğim sonra yarım saat uzanıp dinleneceğim. Sonunda varıyorum apartman kapısına... Oh, diyorum içimden.... Evimin kapısını açar açmaz, içeriden huysuz bir erkek sesi yükseliyor:
"Kapıyı açma fazla, ev soğuyor."
Ayağımdaki kalın botların bağcıklarını çıkarırken, kapıyı tekrar kapatıyorum. Haklı babam, diyorum kendi kendime. Önce botlarımı çözmeliydim. Kapıyı tekrar açıyorum, içeri girer girmez oğlum boynuma atlıyor. Okulda bütün gün yeterince boşaltamamış enerjisini ki yerinde duramıyor. Bu sırada telefonum çalıyor. Ömer boynumda asılıyken telefona cevap vermeye çalışıyorum. Eşim, geç geleceğini anlatmaya çalışırken baba oğul sözlü bir düelloya girişiyorlar kahkahalarla. Telefonu kapatıyorum, Ömer'i aşağı indiriyorum. Annem gözlüklerinin üzerinden bakıp gülümseyerek, hoş geldin, diyor. Henüz kabanımı çıkaramadım üzerimden.
"Matematik ödevi var, baksan iyi olur"
Alelacele üstümü değiştirip, Ömer'in odasına gidiyorum. Önümüzde dergi, sayı çözümlemesi yapacağız. 17 kaç onluk kaç birlikten oluşur? Dergiyi bir kenara koyuyoruz. Yere oturup önümüze küçük arabaları çekiyoruz. Arabalarla onluk gruplar yapıyoruz. Ve on birden otuz beşe kadar bütün sayıları çözümlüyoruz. Derken annem, yemeğin hazır olduğunu söylüyor. Ve eşim kapıyı açıyor usulca... Akşam telaşı başlıyor; yemek, mutfak toplama, Ömer'in yatma töreni arasında duşumu alıp ıslak saçlarla görevlerimi yerine getiriyorum.
Bu geceyi de küçük hayalimi ertesi güne erteleyerek bitiriyorum.
Ne diyordu şarkıda, hayaller mi hepsi palavra...
Herkes akşamın alacasında bir an önce evine dönme telaşında. Ben de öyleyim, hatta küçük hayallerim var. Eve gidince sıcak duşun altına gireceğim, derim buruşana dek üzerimden akıp gitmesine izin vereceğim sonra yarım saat uzanıp dinleneceğim. Sonunda varıyorum apartman kapısına... Oh, diyorum içimden.... Evimin kapısını açar açmaz, içeriden huysuz bir erkek sesi yükseliyor:
"Kapıyı açma fazla, ev soğuyor."
Ayağımdaki kalın botların bağcıklarını çıkarırken, kapıyı tekrar kapatıyorum. Haklı babam, diyorum kendi kendime. Önce botlarımı çözmeliydim. Kapıyı tekrar açıyorum, içeri girer girmez oğlum boynuma atlıyor. Okulda bütün gün yeterince boşaltamamış enerjisini ki yerinde duramıyor. Bu sırada telefonum çalıyor. Ömer boynumda asılıyken telefona cevap vermeye çalışıyorum. Eşim, geç geleceğini anlatmaya çalışırken baba oğul sözlü bir düelloya girişiyorlar kahkahalarla. Telefonu kapatıyorum, Ömer'i aşağı indiriyorum. Annem gözlüklerinin üzerinden bakıp gülümseyerek, hoş geldin, diyor. Henüz kabanımı çıkaramadım üzerimden.
"Matematik ödevi var, baksan iyi olur"
Alelacele üstümü değiştirip, Ömer'in odasına gidiyorum. Önümüzde dergi, sayı çözümlemesi yapacağız. 17 kaç onluk kaç birlikten oluşur? Dergiyi bir kenara koyuyoruz. Yere oturup önümüze küçük arabaları çekiyoruz. Arabalarla onluk gruplar yapıyoruz. Ve on birden otuz beşe kadar bütün sayıları çözümlüyoruz. Derken annem, yemeğin hazır olduğunu söylüyor. Ve eşim kapıyı açıyor usulca... Akşam telaşı başlıyor; yemek, mutfak toplama, Ömer'in yatma töreni arasında duşumu alıp ıslak saçlarla görevlerimi yerine getiriyorum.
Bu geceyi de küçük hayalimi ertesi güne erteleyerek bitiriyorum.
Ne diyordu şarkıda, hayaller mi hepsi palavra...
'' O huysuz ses '' çok hoşuma gitti ve yazlık evinin bahçesinde şezlonguna oturmuş, yaklaşan okey oynama saatinin gelmesini beklerken etrafında olup bitenleri izleyen güler yüzlü adam geldi gözümün önüne.
YanıtlaSilGün boyu süren mesaisinin devamında kendisi için kurmuş olduğu hayallerini gerçekleştirememiş olmanın verdiği yarım kalmışlık hissi, çocuğuna karşı yapmak zorunda olduklarını yapmış olmanın verdiği huzur ise hiç mi hiç yabancı değil. Beklenen, özlenen '' Ertesi günler '' var ya işte ben o günleri hem sabırsızlık hem de bu günleri özleme ihtimalimi de barındırdıkları için korkuyla beklemekteyim.
Sevgiler...
Çok benzeyen bir günün sonunda yarın daha çok seveceğim demiştim, kızlarımı yani.
YanıtlaSilAnnelik biraz da yorgunluk galiba:)
sevgimle