Memleket Garları ve Demiryolu Öyküleri - Kemal Varol


Demiryoluna, istasyonlara yakın evlerde oturdum çoğu kez. Bazen yalnızlığımı paylaştılar çuf çuf sesleriyle, bazen sevdama neşe kattılar gecenin içinde yankılanan düdükleriyle. Trenlerle ilgili ilk anılarım Ataköy'de oturduğumuz apartmanın bahçesinde papatya toplarken geçen trenlere, pencerelerinden bakan sırlı yüzlere babamla birlikte el sallamamdır. Erenköy İstasyonu'nda beklediğim banliyö trenlerinin yeşil karton biletleri vardı, ortası delik. Haydarpaşa Garı'na yaptığımız sınıf gezisi de hafızamdaki en belirgin fotoğraflardan. Hat dışında bekleyen vagonları, garın içinde yankılanan sesleri, ürpertici serinliğini, koskoca saatlerini, vapurdan inip trene yetişebilmek için koşturan koskoca adamları hiç unutmam. Ama beni en çok etkileyen, henüz teknolojiye uzak olduğumuz o yıllarda, ışıklı bir panelin önündeki teknisyenlerin yanıp sönen yeşil, kırmızı noktalara bakarak trenlerin güzergahlarını, geliş-gidişlerini, neredeyse hatasız yönetebilmeleriydi. Belki de çocuk aklım bu işe bir türlü yatmamıştı.
Biz hala "demir ağlarla ördük anayurdu" diye bağıran bir nesildik ama buharlı trene yetişememiştik. Kara tren çoktan Sirkeci Garı önündeki yerini almıştı. Tren yolculuklarım Ankara'ya oldu hep, daha uzağa taşımadı o raylar beni. Ama trenle yaptığım hayali yolculuklarımın ucu bucağı, zamanı yok.
Edebiyatın içinde de trenlerin, tren yolculuklarının ayrı bir yeri var. Her yolculuk başka yollara açılıyor, her kapı farklı iklimlerde bırakıyor okuru. Yazar bazen geçmişe bazen geleceğe, bazen kaderine yol alıyor rayların üzerinde. Okur yazara yoldaşlık ederken kendi yolunu buluyor. Küçücük istasyonlarda, kocaman gar binalarında, eski yeni dostlar ediniyor.
Kemal Varol'un edebiyatımızdaki garları hem konu hem de konuk edinen öykülerden yaptığı Memleket Garları isimli kitabı uzun zaman şehrin kapıları olan garlara ait bilgiler vermekle kalmıyor, usta öykücülerimizin diliyle garlarda doğan ve yok olan hayalleri, hayatları, sevdaları, hüzünleri yeniden hatırlatıyor. Eskiyen, yanıp yıkılan, kaybolan, her şeye rağmen ayakta kalıp direnen gar binaları kendi öyküleriyle birlikte bizim öykülerimizi de anlatıyorlar. Belki de zamanın kulağına fısıldıyorlar usulca.
Demiryolu Öyküleri ise Türk edebiyatında rayların üzerinde yer alan öykülerle karşımıza çıkan bir kitap. Kemal Varol burada da incelikli bir seçim yapmış ve tercihlerini, nedenleriyle kitabının önsözünde açıklamış. Bazı öyküler doğrudan demiryolu üzerinde, raylarda, trenlerde, vagonlara sinmiş sözcüklerle yol alırken. Bazı öykülerde sadece trenlerin çağrışımlarıyla karşılaşıyoruz. Ama bu kitabı eksiltmiyor aksine zenginleştirip daha biricik kılıyor.
Son sözü Varol'a bırakmak istiyorum:
Sadece edebiyat adına kullanışlı imgeler sundukları için değil, her yazara yola çıkma imkanı sunduğu için de değil, Anadolu'nun bozkır ve dağlarından geçen bu işaret fişeğini bütün çocukların aklına uzak yerleir düşürdüğü için de severdim. Beni götürmediği, bir istasyona sabitlediği, yolda olanları kıskandığım için o trenlere bir taş da ben atardım belki de.
Memleket Garları
Haz: Kemal Varol
İletişim Yayınları

Demiryolu Öyküleri
Haz: Kemal Varol
Sel Yayıncılık

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Okumak ya da Okumamak: "Kayıp Zamanın İzinde"

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Bir Ölünün Defteri - Halid Ziya Uşaklıgil