Günlüğüm - 24
Ellerim
buz kesiyor birden, sırtımdan aşağı doğru bir ürperti... Tedirginim. Yine mi
diyorum. İçim titriyor, ellerim uyuşuyor, bacaklarım beni taşımaktan vazgeçmek
üzere. Yolumun üzerindeki mobilya mağazasının vitrininde duran boy aynasında
suretimi görüyorum. Adetimdir, bütün kadınlar gibi ayna gördüğüm zaman bakarım
göz ucuyla. Rengim kara sarı, dudaklarım bembeyaz... Kaçış yok, yine
pençesindeyim. Yakalayıp darmadağın edecek beni..
Üşüyorum,
çok üşüyorum. Sanki kar altında çırılçıplak kalmış gibi... Ne yorgan, ne
battaniye yetmiyor. Hepsi üstümde ama ben yine de zangır zangır titriyorum.
Avucumda iki tane MinosetPlus, iki kolşisin bir bardak suyla yutup başımı da örtülerin altına
sokuyorum. Herkes üzerimdekileri almak, beni soğuk duşun altına sokmak için
uğraşıyor. Son gücümle direniyorum. Vermem battaniyeleri, yorganı... Veremem...
Siz bilemezsiniz bu üşümeyi, duşa falan da girmem.
Yoruluyorum
üşümekten. Bitap düşüyorum ama henüz bitmedi, onu da biliyorum. Ateşin sıcaklığı
önce hoş geliyor onca üşümenin ardından. Sanki şöminenin karşısında
oturuyormuşum da alevlerin sıcaklığı yüzüme vuruyormuş gibi. Derken bedenimi
yutuyor ateş, her yanım tutuşuyor. Ölçüyoruz:39,8... Herkes telaşlı...
Şimdi
sıra diğerinde, ateş hükmünü sürerken gelecek ve son vuruşu yapacak. Fazla
beklememe gerek kalmıyor. Önce karnım şişmeye başlıyor hemen sonra içimde
köpürdükçe köpüren bir acı. Adını da biliyorum, peritonit... İçim yara... Karın
ağrısı falan değil basbayağı acı... Oturmak, yatmak, kalkmak, sağa-sola dönmek
yok. Özetle beden kıpırdamayacak yoksa binlerce bıçak değmiş gibi katmerlenir o
acı...
Aradan
geçen otuz saat... Ateş küçük kıpırdamalar yapsa da kontrol altında ama
peritonit hala hükmünü sürdürüyor. Bu kez fena vurdu, savurdu.
Bu
ne mi?
FMF
yani Ailesel Akdeniz Ateşi...
İsmi
sevimli ama değil mi...........
Yorumlar
Yorum Gönder