Günlüğüm - 47

Sevgili Günlük,
Bugün Türkiye'de ilk kez Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Bizler cumhur olarak gidip başkanımızı seçmek için oy verdik. Son on iki yıldır iktidarda olan partinin başkanı ne yazık ki seçimi önde götürüyor.
Televizyonu kapattık, yalan dolanla dolu bir balkon konuşması daha dinlemeye tahammülümüz kalmadı artık. Bu yazıyı bitirdikten sonra bilgisayarımı ve telefonumu da kapatacağım.
Ama artık bu ülkenin azınlık vatandaşlarından biri olduğumu biliyorum. Alevisi, ermenisi, çapulcusu, rumu, yahudisi, solcusu, kadıköy vapurundan ineni, kahkaha atan kadını, boy vermeyip oy vereni derken on dört parti, dernek, sivil toplum örgütü falan bir araya geldik de %40 edemedik... Hani bize beyaz türk diyorlardı ya, renk değiştirdik...
Evet günlük, belki konuşuyor olsan bana derdin ki, ne yani sen böyle olacağını tahmin etmiyor muydun... Elbette ediyordum herkes gibi... Ama aylarca görüşmeler yapılıp da ortaya çıkarılan çatı adayının en azından 30 Mart seçimlerinden daha fazla oy alabileceğini umut ediyordum.
Şimdi sayın Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'den meydana çıkıp bulabildikleri en muhafazakar adayla bizi bu duruma nasıl ve neden düşürdüklerini açıklamalarını bekliyorum. Neden İhsanoğlu, bu isim aklınıza nasıl geldi, kulağınıza kim üfledi??? CNNTürk'te açıkladığınız gibi istişarelerde bulunduk, demekle olmaz ki...
Emine Ülker Tarhan'ın meşhur ettiği Pauli'nin sözünü hatırladım şimdi:
"Doğru değil de ne demek, bu yanlış bile değil."
Peki kaybettiğimiz değerlerin bedelini, yanlış bile yapmaktan aciz liderlerin hangisi ödeyecek???


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Okumak ya da Okumamak: "Kayıp Zamanın İzinde"

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Bir Ölünün Defteri - Halid Ziya Uşaklıgil