Tante Rosa - Sevgi Soysal
Sevgi Soysal adı bende iki kitapla yankılanır. Tante Rosa ve Yenişehir'de Bir Öğle Vakti...
Hepimizin içinde birilerine benzeme korkusu yok mudur. Tante Rosa, kadınlığını severek yaşayan bir kadının yaşamından kesitler sunan on dört öyküden oluşuyor. Kimseye bir şey öğretemeyip kimseden bir şey öğrenemeyen kadındır Tante Rosa. Yazar özellikle, kadının hayalciliğini, yalnızlaşmasını, yabancılaşmasını, başkaldırısını, düzene uymayışını anlatır bize. Tüm öykülerde kahraman Rosa'nın hep kendi başına düşündüğünü ve hayatta kendi başına hareket ettiğini görürüz. 11 yaşındayken tanıdığımız Tante Rosa ile ölümüne kadar macerasına eşlik ederken onun terk edilmişlik duygusunu hayatının her döneminde taşıdığına da tanıklık ederiz. Kaplumbağanın evini sırtında taşıması bile şaşırtır kızdırır Rosa'yı çünkü o kendini hiçbir zaman bir eve ait hissedemez. Ona göre ev insandan uzakta olan bir yerdir. Hayatı boyunca da hiçbir yerde duramaz, belirli bir yeri yoktur, üstelik olmasını da istemez. Öykülerin çoğunda Rosa'nın hayatına giren pek çok hayvanla karşılaşırız. Gitme zamanı geldiğinde, geride bıraktıklarına aldırmadan sadece içindeki hayvanı alıp gider.
1936 yılında İstanbul'da doğmuş Sevgi Yenen. Ankara Kız Lisesi'nde dersleri bozuk, aklı bozuk, deli bozuk bir kız öğrenciymiş. Henüz üniversite öğrencilerinin dava yoluna düşmedikleri 1950'li yıllarda Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde arkeoloji okumaya başlamış. Bu hantal, sorunsuz üniversite yıllarını doldurmak için sanat ve edebiyatla ilgilenmiş. İlk eşi Özdemir Nutku ile - ailesinin karşı çıkmasına rağmen ve onları ikna etmek için bir kutu aspirin içip intihar etmeye kalkışarak ve ölüm korkusuyla kendini komşunun kapısına atarak- bu yıllarda evlenmiş. Almanca'dan çeviriler yapan, şiire yakın düz yazılar ve kısa öyküler yazan Sevgi Nutku'nun ilk yazısı 1961'de bir dergide yayımlanmış.


"Sana söyleyemediklerimi yalnız karıncalara söyleyeceğim, bozkıra, senden, benden yalnız.
Susuyoruz bak hep. Söyleyemediklerimizi susuyor, bilmediklerimizi konuşuyoruz."
Tutkulu Perçem, 1962'de ilk kitabı olarak çıkmış. Bolca sıkıntıdan bahseden bu kitaba ilk eleştiri de babası Mithat Yenen'den gelmiş: "İshal olmuş gibi yazıyor." Sevgi Nutku sıkıntısını kitabında konuşturduğu kadınlarla dile getirmiş. Umut verici bir başlangıç olmasa da yazarı dönemin diğer yazarlarından ayıran özellik olan kadın duyarlılığı, tüm yapıtlarında kendini göstermiş.
1964 yılında tüm tarihinin en özgür, en yenilikçi dönemindeki TRT'de hem program denetçiliği hem de Venüs'ün Kadınları isimli programı yapmış. Üstelik kendisinden 6 yaş küçük tiyatrocu Başar Sabuncu ile evlenmiş. Tante Rosa(1968) bu dönemde yazdığı sevgili kitabını, edebiyat çevreleri pek de yüz vermeseler de, Özdemir İnce'ye emanet edecek kadar ona sahip çıkmış.
"... Şimdi bu hırdavatlar, Yenişehir'de Bir Öğle'yi şunu bunu öner çıkarıp Tante Rosa'nın boynunu vuracaklar. Sen benim ne halt ettiğimi ilk hikayelerimden bu yana biliyorsun. Tante Rosa'ya sahip çıkın."
1970'de yayımlanan Yürümek önce TRT Başarı Ödülü'ne ve ardından da TCK 426/427'ye muhalefetten toplatılma cezasına layık görülmüş. Sevgi Sabuncu kadınlıkla hesaplaşmaya ve erkekliği sorgulamaya devam etmiş.
Mamak Cezaevi'nde bir görüş gününde Mümtaz Soysal'la evlenmiş. Kendisi de, yanında kimliği olduğu halde, kimliksiz dolaşmaktan Yıldırım Bölge Cezaevi'ne gönderilmiş.
Yenişehir'de Bir Öğle Vakti ile 1974 Orhan Kemal Roman Ödülü'nü almış. 1975'te Şafak, 1976'da Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu yayımlanmış. Aynı yıl Barış Adlı Çocuk öykü kitabını da yayımlamış.
Ve son olarak Hoş Geldin Ölüm'ü tamamlayamadan veda etmiş.
Sevgi Soysal, Tante Rosa'yı "anneannemden başlayıp bende biten bir çizgi" olarak niteler ve onun yalnızca bir döneme ait bir kadın olmadığını şöyle anlatır:
"... aslında Tante Rosa ne büyükannemin, ne de teyzemin yaşantılarını anlatır. O, büyükannemden başlayıp bende biten bir çizgidir. Küçükten bildiğim bir benzeme korkusudur; okuduğum bir mektup; bir iki soluk fotoğraf; anımsadığım bir şarkı; birkaç damla gözyaşı; kendi deneyimlerimde yeniden yakaladığım gülünçlükler, saçmalardır. Çocukluğumda, kabahat işledikçe onun bunun yaptığı benzetmelere duyduğum unutulmuş öfkedir."

Buna rağmen Rosa herkese ve her şeye direnir, hatta ölüme bile.
Bu kışkırtıcı, sımsıcak, eğlenceli hikayelerden oluşan yaşam öyküsü dünden bugüne ve yarına her kadının içindeki prensese seslenmektedir. Ve son söz Rosa'nın...
"Ben içimi öldüremem, çünkü içim prensestir. Prenses prensindir ve prensin olan bir şeyi öldürmeye sizin bile yetkiniz yoktur."
The End
Daha fazla bilgi ve kaynakça:
http://eski.bianet.org/2006/04/12/77259.htm
http://www.thesis.bilkent.edu.tr/0002024.pdf
http://www.insanokur.org/?p=12421
http://turkoloji.cu.edu.tr/YENI%20TURK%20EDEBIYATI/emir_ali_cevirme_sevgi_soysal.pdf
http://www.feminisite.net/news.php?act=details&nid=71
http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt1/sayi2/sayi2pdf/yuce_sefa.pdf
http://www.milliyet.com.tr/2007/11/25/pazar/paz01.html
Ayrıca 08 Kasım 2014'te Kozyatağı Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdiğimiz "Okuma Günleri"nde benimle birlikte olan tüm katılımcılara teşekkür ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder