Kitap Okumak
Okumakla ilgili zihnimde yer etmiş ilk anı, ilkokul öğretmenim Gülen Hanım'ın her ay yaptığı bir dakikada kaç kelime okuyabiliyorsunuz sınavıdır. O ay sınıfta okumak için seçtiği kitabın bir sayfasını açar ve sırayla bizi yanına çağırarak bir dakika içinde kaç kelime okuduğumuzu belirlerdi. Su sınavlardan birinde sevgili öğretmenim eliyle yüzüme doğru beş parmağını kaldırarak, sadece beş kelime ilerlemişsin, çok az, çok çok az, diyerek memnuniyetsizliğini ifade etmişti. O kadar üzülmüştüm ki ertesi ay sınıf birincisi olmak için elime ne geçerse sesli sesli okumaya başladım. Başardım da ama bir başka arkadaşımla birinciliği paylaşarak. Daha sonra öğretmenimiz velilere birer mektup göndererek sınıf kütüphanesi kurabilmek için para toplamak istediğini bildirmişti. Sınıfımızda gerçekten maddi zorluk yaşayan bir iki arkadaşımız dışında hepimizin aileleri destek olmuş ve bir sınıf kütüphanesi kurmuştuk. Arkadaş Yayınları'ydı sanıyorum... Bütün kitaplarımız oradan alınmıştı. Gülen öğretmen beş yıl boyunca her yıl daha da fazlalaştırarak o kitapları okuttu bize. Her ay herkes kütüphaneden bir kitap okur ve kitapla ilgili düşüncelerini sınıfla paylaşırdı. O kütüphaneden ilk okuduğum kitap Abbas Sayar'ın Yılkı Atı adlı romanıdır. İşte kitap okuma maceram böyle başladı benim ve otuz yıldan fazladır da devam ediyor. Bana kitap okumayı öğreten ve sevdiren Gülen Öğretmen'ime çok şey borçluyum. Şimdi o benim kitaplarımı okuyor:)
Kendime ait ilk kitabım Denizler Altında Yirmi Bin Fersah'tı. Kaptan Nemo... O ilk kitapla birlikte kitap okuma ve kendi kitaplığımı oluşturma sevdam gün geçtikçe bir tutku halini aldı. Önceleri bana uygun olduğunu düşündüğüm her kitabı okurken büyüdükçe kitap seçmeyi öğrendim. Artık kendime ait geniş sayılabilecek bir kitaplığım var. Ve her zaman okunmak için sırada bekleyen en az on kitabım olur. Zaman zaman hepsini indirir, elden geçirir, şöyle bir içlerini karıştırırım. Benim için zamanda yolculuk gibi...
Zaman içinde okuma şeklim ve tekniğim de değişti. Ama en büyük değişim yazmak hayatımın amacı olduğunda ortaya çıktı. Artık okurken detayları kaçırmamaya, atmosferi, kurguyu dikkatle incelemeye çalışıyorum. Eskiden okuduğum kitaplarda bir tek çizik olsun istemezdim. Şimdi okurken elimde kalem oluyor mutlaka. Beğendiğim cümleleri, bazı tasvirleri, bazı fikirleri çizip kendi zihnimde unutulmaz kılmaya çalışıyorum. Hatta zaman zaman ukalalık yapıp, ben bu bölümü şöyle yazardım, dediğim bile oluyor.
Kitapla aşkım böylece devam ediyor.
Hani kimi zaman gazetelerde, gençler okumuyorlar, gibi başlıklar görüyoruz ya. Aslında okuyorlar bence ama okunacak olanı bilemiyorlar. Kolay, kısa, keyifli, romantik, fantastik şeyler okumayı seviyorlar. Klasikleri bilmiyorlar, tanımıyorlar... Anna Kareninna'nın dünyanın en romantik yapıtlarından biri olduğunun farkında değiller. Çünkü her kitabın ayrı bir dünya, yeni bir pencere açtığını görmüyorlar. Bizler erken yaşta kitapla tanıştık çünkü tek penceremiz oydu. Onlar kitabın değerini çok sonra anlayacaklar, ekrandaki pencereyi kapattıklarında.
06.12.2010
Kendime ait ilk kitabım Denizler Altında Yirmi Bin Fersah'tı. Kaptan Nemo... O ilk kitapla birlikte kitap okuma ve kendi kitaplığımı oluşturma sevdam gün geçtikçe bir tutku halini aldı. Önceleri bana uygun olduğunu düşündüğüm her kitabı okurken büyüdükçe kitap seçmeyi öğrendim. Artık kendime ait geniş sayılabilecek bir kitaplığım var. Ve her zaman okunmak için sırada bekleyen en az on kitabım olur. Zaman zaman hepsini indirir, elden geçirir, şöyle bir içlerini karıştırırım. Benim için zamanda yolculuk gibi...
Zaman içinde okuma şeklim ve tekniğim de değişti. Ama en büyük değişim yazmak hayatımın amacı olduğunda ortaya çıktı. Artık okurken detayları kaçırmamaya, atmosferi, kurguyu dikkatle incelemeye çalışıyorum. Eskiden okuduğum kitaplarda bir tek çizik olsun istemezdim. Şimdi okurken elimde kalem oluyor mutlaka. Beğendiğim cümleleri, bazı tasvirleri, bazı fikirleri çizip kendi zihnimde unutulmaz kılmaya çalışıyorum. Hatta zaman zaman ukalalık yapıp, ben bu bölümü şöyle yazardım, dediğim bile oluyor.
Kitapla aşkım böylece devam ediyor.
Hani kimi zaman gazetelerde, gençler okumuyorlar, gibi başlıklar görüyoruz ya. Aslında okuyorlar bence ama okunacak olanı bilemiyorlar. Kolay, kısa, keyifli, romantik, fantastik şeyler okumayı seviyorlar. Klasikleri bilmiyorlar, tanımıyorlar... Anna Kareninna'nın dünyanın en romantik yapıtlarından biri olduğunun farkında değiller. Çünkü her kitabın ayrı bir dünya, yeni bir pencere açtığını görmüyorlar. Bizler erken yaşta kitapla tanıştık çünkü tek penceremiz oydu. Onlar kitabın değerini çok sonra anlayacaklar, ekrandaki pencereyi kapattıklarında.
06.12.2010
Yorumlar
Yorum Gönder