Kemal Tahir'in Edebiyatı



Kemal Tahir’le ilk tanışmam ortaokul yıllarıma rastlar. Öykülerin, romanların dünyasını keşfetmiş bir çocuk olduğumu anlayan dayım bir gün Türk Edebiyatının Kemal’lerini bilip bilmediğimi sordu. O güne kadar Yaşar Kemal’den başkasını tanımıyordum. Edebiyatımızın dört Kemal’i olduğunu söyleyip oldukça zengin kütüphanesinden üç kitap koydu önüme. Orhan Kemal’i Ekmek Kavgası, Kemal Bilbaşar’ı Böyle Olur Ağaların Düğünü, Kemal Tahir’i Yorgun Savaşçı ile tanıdım. Bu tanışıklıklar zaman içinde keyifli yol arkadaşlıklarına dönüştü. “Dostlar yağmaya koyulmakta düşmanlara parmak ısırtır. Tanrı bir yerde çöküş belirtisi göstermesin...” Yorgun Savaşçı’nın altını çizdiğim ve kimi zaman anımsadığım satırlarından biridir. 

Yazarın en bilinen ve en çok konşulan romanı olan, romancılığına araştırmacılığını da katarak Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu hikâye ettiği Devlet Ana hakkında Ocak 1968’de verdiği bir röportajda şöyle der: “600 yıl geriye gitmemin sebebi, Anadolu Türk insanımızın temel cevherini tarihsel gelişiminin çok önemli bir dönemecinde tutup incelemek, meydana vuracağı özelliklerden, bugünümüzün ve geleceğimizin zorluklarının çarelerine sağlam dayanaklar bulmaktır. Bu çareler, Anadolu Türk insanını, Batı için geçerli kalıplara dökerek, yabancı genellemelerle açıklamaya çabalayarak bulunamaz.”

Diğer yandan dile önem veren, Türkçeyi dünyanın büyük dillerinden biri olarak tanımlayan Kemal Tahir, Devlet Ana’da Osmanlı nesrini Anadolu ağızlarının bazı ögeleriyle birleştirerek yeni bir roman dili oluşturmuştur. Yine aynı röportajda bu konudaki bir soruya şu yanıtı verir: “Türkçe, kaynağı gür, kanalları geniş ve derin, öteki dillerden bağımsız, dünyanın büyük dillerinden biridir. Türkçenin içinde Anadolu Türkçesinin ayrıca özel, pratikte bilhassa devlet ve edebiyat dili olarak çok yüksek, çok önemli bir yeri vardır… Türk sanatçıları, dilbiliminin ve sanatın verdiği imkânlarla bu Türkçeleri önce ayrı ayrı, sonra bir arada işleyerek, dilde “Batı Türkçesi’ denilen Anadolu’nun büyük Türkçesini yaratacaklardır. Devlet Ana’nın dili, genellikle bu Büyük Türkçeye merkez olacak en önemli parça üstünde çalışmanın ürünüdür. İyi niyetli aydınlarımızca anlaşıldığını, sevildiğini gördüm. Çok mutluyum.”

Kendi edebiyatının sınırlarını tarih ve toplum tezleriyle çizmiş bir yazar olan Kemal Tahir, bir edebiyat eseri ortaya koymaktan çok saklanan tarihi bilgiyi kurmacayla okura aktarmayı, toplumunun tarih bilincini ve tarihiyle kopardığını düşündüğü bağları yeniden oluşturmayı amaç edinmiştir. Dolayısıyla tarihi romanlar yazarken kaygısı zaferleri, büyüklükleri, tarihin kutlu sayfalarını anlatmak değildir. Kurmaca karakterlerinin yanına tarihi şahsiyetleri koymaktan çekinmemiştir. Kendi roman poetikasını oluşturabilmek için ait olduğu toplumu iyi tanıması gerektiğine inanarak araştırmalar yapmış; Osmanlıca belgeleri, Avrupa tarihini, Türk tarihini incelemiş donanımlı bir yazardır. Düşünce kitaplarıyla birlikte romanlarında da Türk toplumuna dayatılan Batılılaşma girişimlerinin yanlışlığını dile getirmiştir. İki toplum arasındaki farklılıkları göstererek Batı kültürünün, sosyal ve yönetsel geleneğinin Türk toplumuna uygun olmadığını vurgulamıştır. Kemal Tahir’e göre toplum her şeyi kendi tarihinde ve geleneklerinde aramalı ancak bunu yaparken de ululama ya da karalama ısrarından vazgeçmelidir. Romanlarında tarihsel ve gerçekçi bakış açısıyla birlikte sosyalizmin etkileri de göze çarpar. Sadece iktidarı merkeze alan tarihi romanların gerçekçi olmayacağını düşünen Kemal Tahir, okura toplumun yöneten ve yönetilen iki yüzünü de gösterme çabasıyla hem Osmanlı’nın son döneminin hem de Cumhuriyet’in ilk yıllarının hatalarını, çelişkilerini, olumsuzluklarını dile getirmiştir.

Kemal Tahir yakın döneme ilişkin yazmış olduğu tarihi romanları olan Yorgun Savaşçı, Esir Şehir Üçlemesi romanlarında Mütareke Yıllarının İstanbul’unu ve Milli Mücadeleyi konu alırken mücadelenin yalnızca yabancılara karşı değil halkın kendi içindeki düşmana karşı verildiğini de anlatır. Yorgun Savaşçı’da Osmanlı Devleti’nin Mondros mütarekesini imzalamasından 1920’lerin ortalarına kadar geçen sürede Milli Mücadelenin güçlenmesini anlatırken Yol Ayrımı’nda yan karakterlerden biri olarak karşımıza çıkan Cehennem Topçu Cemil’i romanın başkahramanı yapmıştır. Cemil, âşık olup evlendiği teyzesinin kızı Neriman ile her şeyi bırakıp uzakta bir köyde yaşamayı isteyecek kadar yorgun ve bıkkın ama Anadolu’ya geçip Milli Mücadelenin en önünde yer almayı isteyecek kadar da cesurdur. Kurt Kanunu, 1926'da Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa'ya yapılması planlanan suikast girişiminin arka planını konu alır.

“İnsanı bulmadan hiç bişey bulunamaz, insan da ruhtan, yokluktan başka bişey değildir. Çünkü asıl varlığını maddesi taşımaz, maddesini kavrayan yokluk taşır. Yokluk... Yani, RUH... Yani, maddenin cevheri... Ruhun varlığı nasıl anlaşılır bişey değilse, yokluğu da öyle anlaşılır bişey değildir. Aslına bakarsan biz burda ruhları değil, kendimizi sorguya çekiyoruz. -Mutlulukla içini çekti: -Hiç bir umulmazlık kendimizi sorguya çekmemizin şaşırtıcılığını aşamaz.”

Edebiyatta da, siyasette de söylenmeyenleri söylemek, genel geçer yargıları sarsmak istemiştir. Tarih ve toplum tezleriyle roman kuramını birleştirerek bir “Türk romanı” kavramını ortaya koyan Kemal Tahir, böylece edebiyat eserlerinin edebiyat dışı eleştirilerle karşılanmasının da yolunu açmıştır. Bugün romanlarını yeniden okumak, bakış açısını anlamaya çalışmak, eserlerini Batıcılık – Doğuculuk ikiliğine indirgememek önemlidir. Kendisiyle tanışmama vesile olan romanı Yorgun Savaşçı ilk okuduğumda beni nasıl sarstıysa Kemal Tahir’in yirminci yüzyılda yazdıkları yirmi birinci yüzyıl okurlarını hâlâ sarsmaya devam ediyor. Unutmamalı ki Halit Refiğ tarafından sinemaya uyarlanan Yorgun Savaşçı’nın kopyalarının yakılması değişik bakış açılarına görmek ve göstermek istemeyen bir sistemin yanlışıydı. Oysa Kemal Tahir, tam da bu tahammülsüzlüğün üzerini çizmek ve olayların bir de bu yönü var demek istemişti sadece.



Edebiyatımızın hem güçlü hem de tartışılan kalemlerinden biri olan Kemal Tahir’i anlatmak zor. Bir yazarı eserleri ve fikirleriyle tanımak önemlidir ama hayatına da göz atmak gerekir:  1910 yılında İstanbul’da dünyaya gelen İsmail Kemalettin Demir’in babası Yüzbaşı Tahir Bey, II. Abdülhamit’in yaverlerinden biriyken annesi Nuriye Hanım da Abdülhamit’in kızı Nâile Sultan’ın yanındaymış. Yüzbaşı Tahir Bey’in imparatorluğun çeşitli yerlerinde görev almasının ardından aile 1923’te İstanbul’a yerleşmiş. İsmail Kemalettin 1926’da annesini veremden kaybetmiş. Babası ikinci kez evlenince 10.sınıfta okulu bırakıp önce İstanbul’da avukat kâtipliği, sonra Zonguldak’taki kömür işletmelerinde ambar memurluğu yapmış. Okul yıllarında tutulduğu yazıya şiirle başlamış. İlk şiiri 1931 yılında İçtihat dergisinde yayımlanmış. 1932’de İstanbul’a dönünce gazetelerde röportaj yazarı, çevirmen, düzeltmen olarak çalışmış. Kemal Tahir, gazetecilik çalışmaları sırasında Babıâli’de sosyalist aydınlarla ve Nazım Hikmet’le tanışmış. İlk eseri, 1936’da yayımlanan Namık Kemal İçin Diyorlar ki adlı kitapçık olmuş. İstanbul’un tanınmış gazetecileri arasına giren Kemal Tahir, bahriyede görevli kardeşi Nuri Tahir, Nâzım Hikmet, Hamdi Alev, Emine Alev, Hikmet Kıvılcımlı, Fatma Nudiye Yalçı, Kerim Korcan, Mehmet Ali Kantan, Seyfi Tekbilek ve Hüseyin Durugün'le beraber “askeri isyana tahrik ve teşvik” suçlaması ile 13 Haziran 1938’de -astsubay olan kardeşi Nuri Tahir’e bazı kitaplar vermek gerekçesiyle- tutuklanmış. Hukuk tarihimize “Donanma Davası” veya “Bahriye Olayı” diye geçen bu dava nedeniyle askerî mahkemede yargılanarak 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmış. Kemal Tahir, Nazım Hikmet’le hapishane arkadaşlığı yaparken onun değerlendirmeleri eşliğinde notlar tutmuş. Çankırı, Çorum, Nevşehir ve Malatya illerinde mahkûmiyetini tamamladığı bu süreçte Anadolu halkını gözlemleme imkânı bulmuş. Hapishanedeki yıllarını okuyarak ve yazarak geçirmiş. 1950’li yıllarda Körduman, Bedri Eser, Samim Aşkın, F. M. İkinci, Nurettin Demir, Ali Gıcırlı gibi müstear isimlerle kitaplar yayımlamayı sürdürmüş. Amerikalı yazar Mickey Spillane'den çevirdiği Mayk Hammer dizisi büyük ilgi görünce orijinal kitapların tamamını çevirdikten sonra Mayk Hammer'in Yeni Maceraları’nı yazmaya devam etmiş; böylece Kemal Tahir’in kaleminden dört yeni Mayk Hammer romanı ortaya çıkmış. 6-7 Eylül olayları sırasında bir kez daha tutuklanıp Harbiye Cezaevi’nde 6 ay yatmış. 14 ay kadar Aziz Nesin ile birlikte kurdukları Düşün Yayınevi'ni yönetmiş. Metin Erksan, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz ile senaryo çalışmaları yapmış.

Kemal Tahir 1955’te kitap olarak yayımlanan Göl İnsanları’nda yıllar sonra ilk kez kendi ismini kullanabilmiş. 1973’e kadar üretken bir yazı dönemi geçirmiş. 1968’de Yorgun Savaşçı ile Yunus Nadi Ödülü’nü, Devlet Ana ile Türk Dil Kurumu roman ödülünü kazanmış. 1968'de aldığı davet üzerine SSCB'ye gitmiş. 1970'te akciğer ameliyatı geçiren Tahir, 21 Nisan 1973’te geçirdiği bir kalp krizi sonucu İstanbul’da yaşamını yitirmiş.


Kaynaklar:

Hece Dergisi 181, Türkiye'nin Ruhunu Arayan Aydın Kemal Tahir

Notos Dergi 57, Dünden Bugüne Ne Değişti Kemal Tahir

Kemal Tahir’in Notlar’ına Yansıyan Roman Poetikası, Sümeyye Dinler Köksal

Tarihî Gerçek Ve Roman Gerçeği Açısından Kemal Tahir’in Romanları, Ayşegül Gülşen

Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar, Milliyet Yayınları

Kemal Tahir’in Eserleri, İthaki Yayınları

Kitap-lık Dergisi 111, Roman Olarak Tarihsel Roman: Türün İşlevine Kemal Tahir’in

Yorgun Savaşçı’sı Üzerinden Bir Bakış, Erol Köroğlu

Kitap-lık Dergisi 129, Romanda Tarih, Gürsel Korat


NOT: Bu yazı Edebiyatist Dergisi Mayıs-Haziran (29) sayısında yayımlanmıştır.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Okumak ya da Okumamak: "Kayıp Zamanın İzinde"

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Bir Ölünün Defteri - Halid Ziya Uşaklıgil