Tahtaboşa Gelen Kuşlar




Bu kez kendimle ilgili bir yazı yazıyorum.
2021'i kendim için bile sürpriz bir haberle bitirdim ve her şeye rağmen 2022'ye heyecanla başlıyorum. Okurunu bulmasını yürekten dilediğim öykü kitabım 29 Aralık'tan itibaren sevgili okurun ellerine emanet.
Uzun yoldan geldi öykülerim, benimle de içinden geçip geldikleri zamanla da mücadele edip durdular. Kazananlar yüz sayfanın içine sığdırdılar kendilerini.

Yayınevim Edebiyatist'e, kapak çizeri Zeynep Tuba Çakır'ın, kapak tasarımını yapan Gülşah Korkmazoğlu'nun ve her konuda fikirleriye destek olan sevgili Bahar Yaka'nın katkıları ve emeklerine çok teşekkür ederim. 
Öykülerimin ilk okuru ve editörüm olan Neslihan Önderoğlu'nun desteği çok kıymetliydi. 
O zaman bu sayfayı da Neslihan'ın elinden çıkmış olan arka kapak yazısına bırakmak doğru olur:

Fatma Burçak edebiyatın içinden bir isim. Yıllardır sadece okuyup, yorumlamakla kalmadı, birikimini derlediği kitaplar ve atölyeler yoluyla başka okurlara, çocuk kitaplarıyla genç nesillere de aktardı. Bu kitapta toplanan öyküler çok okuyan, ama aynı zamanda iyi ve eleştirel okuyan bir yazarın kaleminden süzüldüğünü belli edecek incelikte, üzerinde uzunca düşünülüp çalışılmış öyküler.  İşte bu nedenle okura da keyifli ve nitelikli bir okuma deneyimi vadediyor.

Yazar bize geçmişin gölgesinden çıkıp bu hayatta tutunabilmek için bir yol arayanları, kendilerine biçilen rollerin arasında sıkışmışlık duygusu yaşayanları olduğu kadar bizi tedirgin eden ve zaman zaman fantastiğe de göz kırpan kahramanları da konuk ediyor öykülerinde. Zaten öykü dediğimiz de başka hayatlara kısa bir yolculuk değil mi?
Kurgusuyla, yarattığı karakterlerle öykünün hakkını veren bu kalemin yazdıklarını seveceksiniz.

“Ona doğru döndü. Söyleyeceği başka şeyler de varmış ama hiç acelesi yokmuş gibi kısık sesle, tane tane konuşuyor, ses ağzından değil de titreşimlerle vücudundan yayılıyor, duyanı sarıp sarmalıyordu. Öyle ki havanın içinde salınan sözcükleri eliyle tutabilirdi.
“Ama bu odanın en güzel tarafını henüz görmedin.”
Gün ışığını perdelemeden beyazlığıyla bir şelale halinde odaya dökülmesini sağlayan tülü açınca küçük bir balkon kapısı çıktı ortaya. Ufukta, kiremit döşeli çatıların bittiği yerde deniz ve gökyüzü birbirine sarılmış uzanıyordu.
“Burası tahtaboş,” dedi kadın.”





















 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güneş, Kum, Deniz ve Kitap

Cenk Hikayeleri - Murathan Mungan

Hangi Şehir Hangi Hikaye